"eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin.
birkaç sayfa okuduktan sonra, burada olmak istemeyeceksiniz.
bu yüzden unutun gitsin.gidin buradan. hala tek parçayken hemen kaçın.
kendinizi kurtarın.
televizyonda mutlaka daha iyi bir şeyler vardır. ya da madem bu kadar boş vaktiniz var, gidin bir akşam kursuna falan katılın.doktor olun. kendinizi adam edersiniz belki. kendinize bir akşam yemeği ziyafeti çekin. saçınızı falan boyayın.
artık gençleşmiyorsunuz.
burada anlattığım şeylere kafanız iyice bozulacak. sonra herşey daha da kötü olacak."
chuck palahniuk seviyoruz, öyle değil mi? yoksa o kadar da trajik şeyler anlatmayacağım.
son zamanlarda hayvan sevgisiyle çok karşılaştım.
kediler köpekler kuşlar...
ben uzaktan severim onları.
ne bileyim.
ilkokulda arkadaşımın köpeği vardı. evlerine gitmeden önce çok tırsıyordum. kapı açıldığında köpek üstüme tırmanıyodu lan! nası bi hayvansın sen? kimse de almıyodu hayvanı üstümden. köpek ayakta duruyo, çok normal bişeymiş gibi davranıyolar.te alla'm ya.adı da şeydi. babsi. hıığ.
küçükken civciv almıştı annem iki tane.isimleri çıtır ve pıtır'dı. benimki çıtırdı. biraz daha minyon gibiydi çıtır. pıtır da öküz gibiydi. bi de biz dokunamıyoduk. elimize falan alamıyorduk civcivleri. piknik sepetinde yaşıyolardı. sepeti temizlicemiz zaman sena'nın kardeşini (5 yaşında falandı o zamanlar) çağırıyorduk o eline alıyordu. sonra bi süre gül gibi geçinip gittik.normalde herkesin civcivi iki haftada ölürken bizimkiler bikaç ay yaşamıştı lan. sonra ne mi oldu?
birgün çıtır ve pıtır serbest bir şekilde odamda dolaşırlarken çıtır yerden bulduğu ipi yutmaya çalıştı.bayağı da yuttu. ipi çıkaralım dedik, biz ipi çektikçe çıtır havaya kalkıyodu! sonra, babam, evet, ipi cart! diye çekti. dikkatli bakıldığında çıtır'ın gagasının kenarından sarkan kırmızı şeylerin et parçaları olduğu görülebiliyordu. sonra bişey olmadı. nah bişey olmadı. hayvan yemek yiyememeye başladı. 1 hafta sonra açlıktan öldü. biz böyle insanlarız evet.
pıtır bi süre daha yaşadı. bayağı büyüdü. gagasının üstü kızardı, ibik midir nedir, ondan çıkcaktı işte. çok fazla yaramazlık yapmaya başlayınca komşunun köyüne gönderdik. bi daha da pıtır'dan haber alamadık.
bu trajedilerin ardından uzun yıllar hayvan besleyemedim.
e zaten köpek giren eve de melek girmezdi.
sonra reyyan kendine kaplumbağa aldı.
adı tosun'du. kara kaplumbağasıydı. çok tatlıydı lan. mükemmeldi. en sevdiğim hayvan kaplumbağa olmuştu.yedinci sınıftaydık.dersane bizi kampa götürmüştü,bolu'ya. tosun da bizlerle geldi. orada tosunun başına soğuk yaylalarda donmaya terk edilmesinden tutun da 13-14 yaşlarında bir yeni ergenin olması gereken boyun iki katı boyda olan beril isimli kızın üzerine oturmasına kadar türlü türlü hal geldi. peki bu hayvanın akıbeti ne oldu?
bir odada 10 kişi uyuyorduk. reyyan'la ben birlikte yatıyorduk. uyumadan önce tosun'u avucumuzda ısıtıyorduk.bir gece ben tosun'u avucumda ısıtırken reyyan da yatakta günlük yazıyordu. ben ona dedim ki "reyyan bak ben uyuyakalabilirim, hayvanı elimden al, uyandır beni."o da "tamam tamam." dedi.
gözlerimi açtığımda sabah olmuştu.biraz etrafa bakındıktan sonra..."laağn!" dedim.
reyyan beni uyandırmamıştı.
yatakta tosun'u aradım.
lanet olsun ki buldum.
uyuyordu.sonradan farkettim ki, normalden biraz daha inceydi tosun.
evet.
reyyan çok üzüldü ama fazla kızmadı çünkü ben dedim ona ya al dedim gerizekalı almadı ki nası unutabilir??? allaağm çok korkunç!
sonra onu gömdük.
ertesi yıl ben reyyan'a doğum günü hediyesi olarak yeni bi tosun aldım.
onu kaybetti.
inanabiliyor musunuz?
hayvanını kaybetti lan!
gerekli açıklamaları varsa, buyursun yapsın.
sonra, bir sonraki yıl, 9. sınıftayken annem bana aldı kaplumbağa.
adını patrick bezelye ökkeş barutçu koyduk.
ayrıca çok da hızlıydı. özellikle arkasından saç kurutma makinesini tuttuğunuz zaman koşmaya başlıyordu.
ne verseniz yiyodu. kendi yemleri dışında herşeyi yiyordu.
kıyma yedirmişti lan annem!
bi süre sonra yuvasında değil de balkonda yaşamaya başladı.büyüdü,avuç içi kadar oldu.
geçen sene reyyan'ın arkadaşı övünç kendine kaplumbağa aldı, çok güzel ısıtmalı falan yuva yapmış, fedakarlık ettim ve patrcik bezelye ökkeş'i haftasonları görebilmek koşuluyla övünç'e verdim. orada övünç'ün kaplumbağasının patrcik bezelye ökkeş'e tecavüz ettiğini öğrendim. ama müdehale etmedim. ne bileyim çiftleşsinler, çoğalsınlar istedim. sonra övünç tatile giderken onları reyyan'a bıraktı. reyyan övünç'ün kaplumbağasını kaybetti. reyyan bunları neden yapıyor bilmiyorum. aslında iyi biri. sonra övünç kendine yenisini aldı. bu sefer de patrick bezelye ökkeş övünç'ünkini rahatsız etmeye,evet rahatsız etmeye,-çünkü ben onu başka kaplumbağalara tecavüz etmemesi gerektiğini öğreterek eğittim- başladı.
bu sene öğrendim ki; patrick bezelye ökkeş, astım hastalığına yakalanıp, vefat etmiş.bir veterinerin ellerinde hayata gözlerini yummuş.
üzüldüm biraz.
sonra geçti lan.
niye geçtiyse.
neyse.
en sevdiğim hayvan kaplumbağa benim.
ama su kaplumbağasından tiksinirim.
kara kaplumbağası olcak.
kara kaplumbağası ol, canımı ye.