29 Haziran 2009 Pazartesi

otorite.

"bilge.üzerini giyin.soykana git.bişeyler söylicem onları al."
-fakat?

az sonra reyyan gelcek.yine bölüm atlamış.ama bu sefer olaylar ondan bağımsız geliştiği için fazla üzülmemiş,sadece sinirliydi.işte lost izlemeye geliyo anlicağnız.haha.

soykan'a gideyim ben.annem öyle dedi çünkü.

ışınla beni riçırt!


reyyan diyor ki;



"bence annesi ölene dek bir erkeğin hayatındaki diğer kadınların hiç biri metres olmaktan öteye gidemez."

28 Haziran 2009 Pazar

alpay erdem.



ben alpay erdem'i çok severdim.
ama öyle böyle değil.o kadar çok severdim ki şaşar kalırdınız.köşesini okuyunca gözlerimin dolduğu olurdu.halbüse adam duygusala bağlayan yazılar yazmıyor.ama artık kendisini hiç sevmiyorum.tam bi pislik olduğunu düşünüyorum hatta.

bi ara her akşam mail attım alpay erdem'e.bir tanesi bile yanıtlanmadı.ha şimdi diyeceğiniz ki "adama binlerce mail geliyodur,senin mailini mi okuycak,hadi okudu,yanıtlamak zorunda mı?sen kimsin ki len?".işte ben de bunu bilerek yüzlerce mail attım ki,dikkatini çekeyim.yok.olmadı.sonra yazılarında eski sıcaklığı bulamamaya başladım.eskiden okurken etrafımdaki her şey dururdu,sadece o ve ben olurduk.bi de gizemli bi havası vardı.fotoğraflarında yüzü tam görünmezdi mesela.sonra website açtı.boy boy fotoğraflar.işin ilginç yanı,adam aynı cem yılmaz gibi giyiniyor.olacak iş değil.zaten her hafta hem uykusuz hem penguen almak fazla gelmeye başlamıştı.bıraktım alpay erdem'i.önceleri alışamadım.ilk bikaç hafta çok zorluk çektim.çünkü onu severken her çarşamba güne başlamak için bir sebebim oluyor gibiydi.salı günlerini "yarın çarşamba!" diyerek geçirirken pazartesilerini de "yarından sonra çarşamba" diyerek geçiriyordum.bıraktıktan bi süre sonra,gizli gizli dost kitabevi'ne gidip okudum alpay erdem'i.baktım,hiç bişey hissetmiyorum."ok kib by" dedim çıktım.

ne bileyim,bir ersin karabulut var.adam çalışma saatinde hiç bi şekilde çalışmasını bölmek zorunda değilken kapıda zırıldadım diye kalkıp yanıma geliyor,feysbuktan msj atıyorum cevap yazıyor,bir alpay erdem var nası oluyosa adamdan tiksinmeye başlıyorum.

alpay erdem'in bende bu hissiyatı uyandırması...işte bu beni çok hüzünlendiriyor.

komik mi garip mi bilemedim.

az önce çukurambar sokaklarında turluyorduk. ben, burcu ve ezgi.
markete girdik. burcu su almak için koştu. ben de arkasından "run forrest run!" dedim. ezgi de bana "yanımda türkçe gonuş! türkçe gonuşacan! bizde böyle..." dedi.

sonra ingilizce kursuna gitmekten konuştuk. ben "eskiden gittiğim yerde alan hoca vardı iskoç, çok şahane adamdı" dedim. ezgi "yabancıları sevmiyom. neden bilmiyom ama sevmiyom." dedi. ben de "ırkçısın çünkü." dedim. o da "ırkçı mıyım? evet evet ırkçıyım." dedi. sonra eve gidesim geldi. şimdi evdeyim. içerde ezgi gibi 2 veya 3 kişi daha var. ama ben odamdayım.

neden betül?


Betul Hangi Yaprak Dökümü Karakterisin? testini çözdü ve sonucu Necla çıktı.

Betul Küçük Kadınlarda Hangi Karaktersin? testini çözdü ve sonucu Elif Gezici çıktı.

Küçük Kadınlarda Hangi Karaktersin? : Aileniz için her zorluğa göğüs geren bir yapınız var...kenidinize biraz da olsun zaman tanıyın.aşkınızı bu elif gibi hiçe saymayın ;)

"zekamı kullanarak yaşayabilirdim belki.sekiz saatlik bir işte çalışmam olanaksızdı,ama herkes razıydı böyle bir şeye.ve savaş,herkes avrupa'daki savaştan söz ediyordu.dünya olayları ilgilendirmiyordu beni,kendimle meşguldüm sadece.ne boktandı her şey.ailen ergenlik çağını denetleyip üstüne başına işiyordu.kendi başına hayata atılmaya hazır olduğunda da diğerleri seni bir üniformaya sokup ölüme yollamak istiyordu."

cast du it.

msn kişi listenize bakın.
nickinde veya kişisel iletisinde, sonuna iyelik eki tadında 'm' getirilmiş bir şekilde sevgilisinin adı ve sonrasında çıkmaya başladıkları tarih yazılı olan arkadaşınız veya arkadaşlarınız varsa gidin bi bardak soğuk su için.


27 Haziran 2009 Cumartesi

feysbuk beni korkutuyorsun.

ha ne anlatcam bak;
hani kütüphanedeki süpersoniksel genç vardı ya,kendisinden pek etkilendiğim,heh geçen feysbukta bi arkadaşın fotoğraflarını gezerken,ben gezerim çünkü fotoğraf,orda gördüm."lan!" dedim.resmen sokakta gördüğüm adamı bulmuşum gibi bişey.nasıl bir alem bu sanal alem?üstüme üstüme geliyo allaağma!
sevgilisi var.
haha.
bitti.
bu kadar.

yalnız kız güzel ama çok rüküş ya olacak iş değil.bunu niye yapıyorum ben de bilmiyorum.hemen eleştirmek neden?güzel olduğunu kabul etmem bile bi gelişme benim adıma.
neyse gideyim de yemek yiyeyim ay.

lost 5 de çılgınımış ha.

sonunda hayallerimiz gerçek oldu.
bütün yıl reyyan'la "yaz gelsin,gerizekalılar gibi lost izleyelim,başka bişey yapmayalım" gibi hayaller kurduk ve gerçek oldu.kurduğumuz hayallerin gerçek olamayabilitesi yoktu zaten.nedir ki yani di mi?

ama gerçekten de gerizekalılar gibi izledik.bölüm atlamışız lan yanlışlıkla.hem de bölüm atladığımızı atladığımız bölümden sonrasını izledikten sonra farkettik.o kadar da malız.sonraki bölümü izlerken hani 'previously on lost' kısmında hele diyoruz bu ne?neyse ki farkettik de döndük atladığımıza.utanıyorum bunu yaşadığımız için.

fotoğrafta da rujum taşmış lan.ne iğrenç bir görüntü yarep!




kahır bela.

yorgun argın eve gelmen,annen çıkarken anahtarını almanı tembihlediği için kapıyı anahtarla açman ve yüreğinin derinliklerinden "bak anne,ben iyi bir evlaadım,seni kaldırmadım" derken annenin gelip "dur ayyakabını çıkarma da gidip bi ekmek alıver" demesi.

ev bana emanet bence.

meraba.
şuan reyyan'ın nacizane evindeyim.
reyyan öss sonrası araba sevdası'lı (recaizade mahmut ekrem'i öpelim) reşit genç serzenişleriyle direksiyon kursuna gitti.annesi,babası ve abisi de evde yok.ben de böyle takılıyorum,kendimce.
odayı topladım.
birazdan kahvaltı yapayım.acıktım zira.

maykıl ceksın'a allah'tan rahmet,yakınlarına baş sağlığı.

bugün n'apsak ki?

dün gece garden state izledik.çok güzel film.izleyin derim ben.

ice age 3 gelse de gitsek di mi?

25 Haziran 2009 Perşembe

çok pis bowling oynar,aklınızı alırım.



bugün gülce,cenk,berfu ve ben optimum'da buluştuk.bowling oynadık.çılgınlar gibi.hiç de beceremem.parmaklarımı deliklere yanlış sokuyomuşum mesela,onu öğrendim.yanda amcalar falan oynuyodu,bildiğiniz bıyıklı ve göbekli amcalar,topu füze gibi gönderiyolardı.benim attığım top yolunun ortasında durcak gibiydi lan.ilk turda ben sonuncu oldum.sonra bi daha oynadık.bu sefer cenk sonuncu oldu.sevindim resmen.başkalarının başarısızlıklarına sevinen puştun tekiymişim meğer.yok lan.yalnız kalmıştım,beceremedim,ben bi labut deviriyorum,alkışlıyolar beni falan.yüreğime ok gibi saplandı bu durum.o yüzden cenk de yapamayınca hoşuma gitti.yalnızlığımı aldı ta mozambik'e üfürdü.
hadi görüşürüz.
burdaki 11 var ya,o benim mesela.demiştim çünkü.



kahır bela.

ışık sönükken ve sen bilgisayar başındayken tiksinç bi böceğin bilgisayar ışığna yönelip "çatırtt" diye ekrana çarpması.

s.ke s.ke getirtmek.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise Arda için ısrarcı olduğunu bir kez daha söyledi. Yıldırım, “Orada şaka yapmadım. Niyetim ciddi. Arda şu anda Fenerbahçe’ye gelmek istemiyor olabilir ama ben onunla sadece 10 dakika baş başa kalmak istiyorum. Konuşalım, eğer yine gelmek istemezse Galatasaray’daki futbol hayatına devam eder.

24 Haziran 2009 Çarşamba


"bikaç yıl önce dinle ilişkimi kesmiştim.gerçek olduğunu varsayarsak insanları aptallaştırıyor veya aptalları çekiyordu.gerçek değilse,aptallar daha da aptaldılar."

artık bambaşka biriyim.

ersin karabulut var ya bence çok müthiş bi insan.

istanbul

1.gün-şehrazat'ın kaynanasının yalısı.

sabahın köründe kahvaltısız bilmem nesiz evden çıktık.garajda babamla yalnızken,babam sürekli beni terslerken ve kafası bagaja gömülü bir şekilde bişeyler yerleştirmeye çalışıp bir yandan da bana laf atarken bagajın kapağını indirip,babamı bayıltıp,bagaja sokup,anahtarı alıp,arabayı bilmediğim bir yere doğru sürmek geldi içimden.gözümde canlandı tüm bunlar.hatta garaja ellerinde çantalarla inip mal mal bakınan annem ve ablam bile gözümün önüne geldi.kendimden tırstım sonra.neyse.sonra gittik işte.bolu'da kahvaltı yaptık.bir yandan büyüklerim tarafından bir ilkokul bebesi gibi sürekli eleştirildim .adeta büyük umutlar'daki pip gibiydim.

istanbul'a geldik.odalara yerleştik.ablamla kadıköy'e gittik.dolaştık.vapurla boğaz turu yaptık.vapurda birkaç tane gerizekalımsı genç kız "vah vah bensiz öksüz mü kaldın?vah vah hani sen hiç ağlamazdın!" diye bağırıyordu.sonra kızın telefon konuşmasına kulak misafiri olduk çünkü boğazın ortasındaydık,gidecek hiç bir yerimiz yoktu ve kız çılgınlar gibi bağırıyordu."aloooo anneeaaaaa şu andaaa şehraazaat'ın kaynanasının yalısının önünden geçiyoruuuaaaz."ve arkadaşlarının "oonur dışarı!oonur dışarı" diye bağırmaları,boğaz köprüsünün sudaki gölgesinin soğuk su akıntısı veya fay hattı olabileceğine dair yaptıkları yorumlar hayatı bir kez daha sorgulamama neden oldu.

vapurdan inince biraz daha dolaşıp bişeyler içip halamın göztepe'deki evine gittik.

2.gün-ümmühan.

akrabalık bağlarım hiç kuvvetli olmadığı için-aslında onlar bunu bilmiyor,sanırım kimse bilmiyor- gitmeyi hiç istemiyordum.ama bunu babama önermeye gerek duymadım.güzel tarafından bakmayı planladım.tabiki planlarım gerçek olmadı.gelinin adının ümmühan olması nişan için fazla beklentiye girmemem gerektiğinin habercisiydi zaten.nişan bağcılar'da,yer altında,kapısında kira ücretlerinin yazılı olduğu,duvarları pembe desem pembe değil,turuncu desem turuncu değil,bir mekandaydı.açlıktan ölmek üzereydim ve insanlar fotoğraf çekmemi söylüyordu.bir sürü kadın.bir sürü bıyıklı amca.bir sürü korkunç kıyafet.bir sürü ayna ve bir sürü -pembe desem pembe değil,turuncu desem turuncu değil-duvar.çok şükür ki nişan sahiplerinin hayat felsefeleri gereği çok fazla müzik çalmadı.çalan müzikler de genelde ilahi tadındaydı.sıcak havada ilahiler üstüme üstüme geliyordu ve karnım hep açtı.neyse ki sonradan yemek geldi.hayvanlar gibi yemeğimi yedim.

orada işimiz bittikten sonra tekrar otele döndük.üzerimizi değiştirip -benim için bi önemi yoktu.zaten babam ve anneme göre nişanda giyilmemesi gereken kıyafetler giymiştim- bu sefer çavuşbaşı'na,babamın kuzeninin çılgın evine gittik.orda eğlendim.insanlar komik çünkü.o insanları seviyorum galiba.babamın kuzeni,halil amca çok yaratıcı bi adam.biraz da deli.önceki gidişimizde 5 veya 6 yaşındaydım ve herkes beni parmağını emip zırlayıp duran ve özgüven hissettiğinde "maraştan bir haber geldi,maraştan bir haber geldi,dediler ki merik öldü oooy,oy!" türküsünü söyleyen gerizekalı bir çocuk olarak hatırlıyordu.

3.gün-vat ar yu tolkin ebağut?

ertesi gün kahvaltıya babamın kanada'dan gelen arkadaşının evine gittik.ailecek 3 sene önce gelmişlerdi.kadın hem omlet yapmış,hem de haşlanmış yumurta getirmişti.haşlanmış yumurtayı kimse yemeyince "ama bu farkliiiğ,bu sert yimirttaağ" dedi.güldük.çok eğlenceli bir aile.orda abartısız 6 saat kadar oturduk.babam bunu bize neden yapıyor bilmiyorum.

oradan bağdat caddesine gittik.annem sürekli bir yerleri ankara'nın bir yerleriyle özdeşleştirmeye çalıştı.bağdat caddesinin bahçeli 7. cadde gibi olduğunu söyledi durdu.bağdat 7. caddenin on bin katıydı ve kadın bunu kabbulenemiyordu.orda yemek yedik.annem ve ablam tartıştı.ablam bana "haksız mıyım?" dedi.ben de "bana mı soruyosun?" dedim.sonra somurtan bir anne,karnı doymuş göbekli bir baba,annesine karşı çıktığı için içi burkulan bir abla ve her şeyi "bir gün hepsinden kurtulcam" diye düşünerek izleyen bir ben,otele döndük.ne mutlu bir aile:)

akşam annem ve babam bilmem kimin oğlunun sünnet düğününe gittiler,biz de ablamla otelde kaldık.ablam kaçma planları yapıyordu.kaçamayacağını biliyordum,sesimi çıkarmadım.sonra canımız sıkıldı.otelin bahçesinde bizden tamamen bağımsız bir düğün vardı.özel günlerde giyilmesi/giyilmemesi gereken kıyafetlere fazla ilgim yoktur ama üzerimdekiler gerçekten bir düğünde giyilemezdi.gece 11'de güneş gözlüklerimizle otelde dolaştık ve düğüne girdik.kolbastı oynadık.halaya karıştık,fotoğraf karelerine girdik.bi tane adam "hangi kabiledensiniz?" dedi.cevap vermedik.bir kaç tane yeni ergen yanımıza geldi,bizi alkışladılar."kız tarafı mısınız?" dedi.ve her şey ablamın kıza "vat ar yu tolkin ebağut?" demesiyle başladı.birden etrafımızdaki çocuklar çoğaldı.bi tane çocuk kızlara "ben ingiliççe biliyom!soruyum mu?soruyum mu gonuşum mu? dedi.ama konuşmadı.kızın teki gelip bize "fak yu!" diye bağırdı.kalbim kırılmıştı.çok fazla dikkat çekince otele kaçtık.arkamızdan geldiler.asansörle uzaklaştık.

4.gün-ersin karabulut işi gücü bıraktı ve benle buluştu.

sabah başka bir mekana yerleşmek için ayrıldık.orman bilmem bişeyinin misafirhanesi varmış,mihrabat korusu diye biyerde.çok güzelmiş.bir tarafı orman,bir tarafı boğaz manzaralıymış.2 saat kadar orayı aradıktan sonra nihayet bulduk.odalar bir garipti ve manzara bahçeden görülüyordu.hizmetli kadın odayı biz içerdeyken temizledi ve çok sıcak kanlıydı.işi bitince "kapıyı çekiyom,acık diğnenin,hadi gorüşürük." dedi.

sonra ablamla kanlıca'dan üsküdara gittik.otobüs ilerlemiyordu.keşke yürüseydik diye düşünmedim değil.ben çok sevgili tuğba ile buluşacaktım,heyecanlıydım.üsküdar'da tuğba'yla buluştuk.karşıya geçtik.ablam her eve lazım uğur abi'yle buluştu.ha bu arada "bu ne la"ları işaretleyen oymuş o yüzden artık her eve lazım biri değil.onlarla ayrıldık ve tuğba beni istikal'de gezdirdi.burdaki hani üstünde yazı yazan komik tişört denilen aslında komik olmayan ve 20 tl'ye satılan tiiğşörtler orda 1tl.çok komik bence:)neyse,dolaştık tuğba'yla.sonra dedim ki"tuğba uykusuz nerde?".yanımda dergi olup olmadığını sordu,çıkardım,adrese baktık.sokağın tam karşısındaydık.heyecanlanmıştım.gittik,dolandık,bulduk.kapıyı çaldık,açıldı.bir kadın vardı.kadını görünce yavşak yavşak güldük.heyecanlıydık.kadın "şu an çalışma saati,görüşme yapamazsınız." dedi.tuğba "ama arkadaş ankara'dan geldi." dedi."kimler var?" dedim."ersin var,m..." diyordu ki ersin'i duyunca "lütfeeeeeaaaaaaaaaaan" gibi bişeyler söyledik.kadın "yyeani bi soruyum ama,sanmıyorum bekleyin" dedi.sonra kadın geldi."girebilirsiniz" dedi.bekledik.ve içerden ersin karabulut geldi.konuşacaklarımı planlamamıştım çünkü tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset,ve mal gibi kaldım.merabalaştık.heyecandan tıpkı bir gerizekalı gibi konuştum neyse ki bir kaç sözüme güldü.çok tatlı adam be.sonra fotoğraf çektirdik."şuan çalışma saatimiz de" falan dedi."he tamam evet teşekkür ederiz çok sağolun bıdıbııvikvivkivkv" falan dedik ve çıktık.biz konuşurken arkadan memo geçti.onu da görmüş olduk.yani,bu hafta ersin'in köşesini okurken "vay be!ersin bunları çizerken bilge için çalışmasını böldü.hey gidi hey." diye düşünerek okuyun.

sonra tuğba'yla tekrar karşıya geçtik.kadıköy'de dolandık.kayalıklara oturduk.kayalıklar nezih mekan değilmiş.hep sapıklar,şehirli kırolar falan geliyormuş oraya.halbüse bence çok hoştu.yani,bizim yüksel caddesi gibi,mimar kemal ilköğretim okulu var ya,önünde banklar,orda haftasonu izinli askerler olur,laf atarlar.orası gibi.annem gibi oldum lan.

daha sonra ablamla buluştuk,tuğba'yla vedalaştık.vaktimiz az olmasa daha çok yardırcaktık ama işte...sonra ailecek üsküdar'da oturduk.sonra kanlıca'da yoğurt yedik.

5.gün-çılgın aile saadeti.

mihrabat korusu'nda boğaz manzaralı mekanda kahvaltı yaptık ailecek.ordan boğaz turuna çıktık.anadolu kavak'ta indik.dolandık.kediler,balıklar,güzel evler vs.ordan tekrar vapura bindik ve kanlıcaya gittik.biraz dinlendikten sonra beykoz'da sahilde biyerde akşam yemeği yedik.sonra kanada'dan gelenler geldi.bu sefer çocukları yoktu.kitap okudum ve kimseyle muhattap olmadım.

6.gün-dönüş.

bi ara arabayı ablam kullandı.kaldırıma bindirdi.babam da ablamı ön koltuktan indirdi.sonra da bastık geldik işte.ev güzel.odam güzel.ankara da güzel lan bence.

acaba ümmühan şuan ne yapıyor?







18 Haziran 2009 Perşembe

galiba annem gerçekten gerizekalı.

reyyan diyor ki;

sims2sikisikisiki sarrr beni
al gönlüne yine deli gibi yorr beni

hey!

meraba.
salı günü reyyan ve sena ile kızılay'da idik.uzun zamandır kızılay'a dersane amaçlı gittiğimiz için,amaçsız gidince malak gibi kaldık.azıcık dolandık.travestiler gördük.kızılay halkı bunu kaldıramadı tabi.ya ne olacağıdı?
sonra reyyan'la bize geldik.love me if you dare izledik.akşam annemlerle okey oynadık.annem milyonlarca kez yendi.bir yandan da "ay 1 yıldır oynamıyorum ama,işte,formumu korumuşum eheheh" dedi.sanki biz pratik yapıyorduk sene içinde.neyse.sonra gece candy izledik.o bitince american history x izledik.sanatsal hazla dolduktan sonra sabah ezanı eşliğinde uyuduk.bunu özlemişim lan ama.ders çalışmamız falan gerekmiyor ya,nasıl mutluyum,nasıl huzurluyum anlatamam.acayip çılgınsal bir duygu.yaşanması gerekli.saatlerce mal mal tavanı seyredebilmenin keyfi başka hiç bir şeyde yok.

dün gece de bizde kaldı reyyan.dün gece 10'da uyuduk yalnız.hayvanlar gibi uyuduk ama.sabah da ablamın "aataaaa'm sen rahaaat uyuuuuu bekçiiisiiiiyiiiz cumhuriyetiiiin" şarkısını söyleyen dehşet verici sesiyle uyandık.sonra tekrar kızılay'a gittik.telefonumu yaptırdım.virüslü falandı.aslında sadece hafıza kartını temizletcektik amma bir işe yaramadı.üretim hatası mı ne varmış.adam bi daha yükledi telefonun içini.içini yükledi evet.düzeldi neyse ki.

bu arada melih gökçek'in yaptığı bütün işler gerizekalıca,ona lafım yok da,en ama en tartışmasız gerizekalıca mekan bu milli kütüphane'nin karşısındaki gökkuşağı yolu denen yer değil mi ama?

yarın istanbul'a gidiyorum.
bu işler böyle yürür.

acaba ne yapsam da daha boş dursam.
boş.
çok boş hem de.
o kadar boş ki anlatamam ya çok acayip bişey!

14 Haziran 2009 Pazar

lan?

bugün 15 haziran.
saat 08.39
ve uyumuyorum.
sene içinde "öss'den sonra öğlenlere kadar uyuyacaaaam!" diyen ben sabahın 8'inde mal gibi uyandım.

hadi evi yakalım.

yok be.

birden mat2'leri fen2 kısmına işaretlemişim gibi geldi.
hop ettim.

K

K kitapçığı.
gözümün önüne geliyor,gülüyorum.
pembeli membeli.
açma.
ne demek açma!

hayırlısı artık işşallah.

eveeet
başlıyorum.
gece yirmimilyonyediyüzellibin kere uyandım ve sabah oldu.yatmadan önce "göt tutuşması" halilye edebiyat notları karıştırdım.matrislere baktım-çarpmasını unutmuştumdu.
neyse.sabaha karşı rüyamda sınava giriyordum.böyle kafe gibi biyerde,arkadaşlarımla birlikte çözüyorum.sonra bırakıp çıkıyorum.isteyen ertesi gün girebiliyomuş çünkü.o ara uyandım."lan!kaçırdım lan.girmedim la niye çıktım çözeydim ya aboov!" dedim kendimce.sonra farkettim ki,gerçek dünyadayım ve tarihler 14 haziran 2009'u gösteriyor.tekrar uyudum.bu sefer eski sevgilimin beni kemerle dövdüğünü gördüm.olacak iş mi?en sonunda saat 8'de temelli kalktım.giyindim.kahvaltı hazırdı.mide asitini alıveren kızarmış ekmeğim mal mal bana bakıyordu.aldı ama allah için.sonra çıkmadan önce long to sally dinledim,kendime gelme amaçlı.evden çıktık.ailecek evet.arabada kalbim gümbüdü gümbüdü atarken soğuk soğuk terleyen ellerimi üstüme başıma sildim.okul bahçesinde çılgın bir kalabalık vardı.giren okula giriyordu.azcık dolandım,"giriyorum ben" dedim.annem ve ablamla vedalaştım.girdim.sınıfımı buldum.hatta oturdum.bir de baktım okuldan sınıf arkadaşım gizem tuğçe kocaarık!heyecanımı alıp uzaklara,taa mozambik'e götüren bu olay karşısında mutlu oldum.gözetmenlerden biri amca biri teyzeydi.amca "isterseniz biraz dolaşın okulda" dedi.çıktık dolandık.gizem'le birbirimize "mat2'den tırsıyorum lan.girerse o girer valla" falan dedik.o da benim gibiydi."ooh" dedim.
sıraya tekrar oturduğumda saatler 09:15'i gösteriyordu.amca gözetmen sınav kurallarını falan okudu.şunu yazın bunu kodlayın vikvikvik falan dedi.kitapçıklar dağıtıldı.'K' kitapçığı geldi lan!'K' diye kitapçık mı olur!?çok komiksel bence.böyle,pembeli falan.herkesinki farklı renkte.mesela mavi de vardı yeşil de.gördüm çünkü."açmayın kitapçıkları" dedi.yıllardır bu anı bekliyosun,açma diyor.nasıl açma!?açmadık tabi.sayfaları kontol edebilirsiniz,dedi.ne kontrol etcem be.sorulara baktım fıldır fıldır gözlerimle.sonra ben bekliyorum ki zırıl zırıl ziller ötecek.düt etti bir şey.başlayabilirsiniz başarılar,dedi.başladık.
hep türkçe'ye sözcükte anlam sorularıyla başlamaya alışan ben 1.soruda "fiilimsi,zarf tümleci bilmem neleri görünce terledim azcık.heyecanım da hafiften devam ediyordu.neyse,çözdüm.zordu.evet.türkçe zordu.paragraflar hayvan kadardı.oku oku bitmiyordu.sonra hazır paragrafa yoğunlaşmışken türkçe'den sonra felsefeye geçtim.felsefem hep yedide yediydi.ama o da nesi?zordu lan!felsefe de zordu.bilgi sorusu sormuş bi de puştlar.neyse dedim,mat1'e geçtim.çok güzeldi mat1.bööyle ferah ferah.rasyonel sayıları dayamış amcalar.çok duygulandım.sonra bikaç tane üst üste yapamadım.ateş bastı.çişim gelmişti.gözetmene işaretlerle anlattım,teyze gözetmen kolumdan tuttu tuvalete götürdü beni.geldiğimde biraz daha çözdüm mat1.sonra ed-sos.hiç denemelerdeki gibi değildi.o da zordu be!bir sürü abudik gubudik eserler falan.o kadar batı ede. ezberledik bir tane sorar insan!insafsızlar!akım sorusu vardı.realizm-naturalizm cevabı.coğrafyası kolaydı neyse ki.sonra mat2'ye geçtim.işte korkulu rüyam,işte lanet olası pislik bölüm!başladım.geçen gece rüyamda 1 tane işaretleyebiliyordum.1 tane işaretledikten sonra bir kaç tane yapamadım."demek buraya kadarmış.demek rüyam gerçek olacakmış.acaba çıksam mı ki?" dedim kendimce.biraz daha yaptım.sonra sos1'e geçtim.tarih çelişkendi.1 boşum var.coğrafyası fena değildi.o da bitince mat1'e döndüm.her çiçekten bal aldım aslına bakarsanız.bir oraya bir buraya.sınavdan önce halil hoca "o kitapçık babanızın tarlası.istediğinizi yapın!" demişti.ağız burun daldım kitapçığa.bi ara bi yere "meraba" yazdım sonra sildim.ne bileyim incelenir mincelenir,şifre falan sanarlar,n'eme lazım değil mi?neyse işte boşlarıma baktım sonra.mat2'ye bi daha döndüm.biraz daha yaptım falan filan.annem yanıma bir sürü ceviz badem şeker vs. vermişti.hiç aklıma gelmedi yemek.bi ara yandan yandan baktım cevizlere.yiyesim gelmedi.sonra zil çaldı.teyze geldi cevizlerimden yedi.gözü kalmış hayvanın.toplandım çıktım işte.
dışarı çıktığımda yüzlerce teyze ve amcayla göz göze geldim.etrafıma bakındım.annem el sallıyordu.gittim,kalabalığa girince teyzeler amcalar "geçmiş olsuuuuun,nasıldııııı,aay canıııım" gibi şeyler söylediler.ablam "kurtulduuun" diye bağırdı.teyzeler güldü.eve geldik.
dersaneye gittim.üçler dersanesi davul -zurna-halay üçlüsüyle (üçler bu mu lan acaba?) öss'yi kutluyordu.
dersaneye gittim.bahçede oturuyordu öörtmenler.halloca beni kucağına alıp döndürdü.anlattım şöyleydi böyleydi diye.mıtta hoca'ya sarıldım.duygusal çalkantı yaşadım.sonra oradan ayrıldım.lost'un 5. sezonunu aldım.hacer abla'yla buluştum yemek yedim.eve geldim.
kontrol mü?etmedim be ne etcem?gece baktığım matris de çıktı bu arada:D ama içime doğan karacaoğlan,dostoyevski,15-75-90 ve türevli integralli grafikli soruların biri bile çıkmadı.cengiz aytmatov öldü,sorarlar dedik.sormamışlar.ayıp be.
o değil de;
her şeye rağmen güzel bir yıldı.
en güzeli de
özgürlük.
:)

13 Haziran 2009 Cumartesi

dağıtırım.

sims2 oynicam.

tavsiye

yapamadıklarını boş bırak.

ermek.

karacaoğlan
15-75-90
küpün hacmi
cengiz aytmatov
türevli integralli grafikli (üçü bir arada olanından ha!)

içime doğuyor
çıkacak!

ibo?

ben insan deeeeğil miyiiiim?
ben kulun deeeağil miyiiim?

gel bize bazı bazı

laaaaaaaaaaalaaaaaaaaaaaaalaaaaaaaaaaaaaaa
tek it ıvveeey end evriting vil bi okeeey
dıırırırırırım!

ıpçısıpçısıpçıs

alalalalalalahsdöfnövmöc

o değil de
sınav yarın sabah lan
ahhahahhhahhh!

aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahjmöçşnb

11 saat 57 dk.

13haziran.

yarın öss var lan!
kurduğum şu cümleye bak.ayıp bişey.bugün hiç gelmicek gibiydi.sanki sonsuza kadar dersaneye gidip sonsuza kadar öss'ye hazırlancakmışım gibiydi.ama işte bugün 13 haziran cumartesi ve avuçlarım terliyor.

bilgisayarı ve interneti odama aldım.bunun gibi anları bütün yıl bekledim ama şu an hiç de bi anlamı yok benim için.ne bileyim.pek de bi bok olmadı açıkçası.artık ders çalış diye gözümün içine bakan kimse de yok.okunacak bir sürü kitap ve izlenecek filmler bana göz kırpıyor.ama şu an,hiç birini istemiyorum gibi bi hisse kapıldım.bilmiyorum n'olcak.

bi kaç gecedir doğru düzgün uyuyamıyorum da.uyuyorum,bir sürü saçma sapan rüyalar görüyorum,uyandığımda saate bakıyorum ve 10dk geçtiğini görüp "allah allah neyse uyuyayım bari" diyorum ve sabaha kadar tekrar tekrar yaşıyorum bunu.10'ar dk uyuyorum yani.hayır ola.

ne pis işmiş argadaş bu!
avuçlarım terliyor.
avuçlarım!

12 Haziran 2009 Cuma

"bizler,dünyanın şarkı söyleyen ve dans eden pislikleriyiz."

meraba.
bugün karne günüydü.
bir gün önceden toplu msjlarla "11 gibi okulda olak" kararına varıldı.11 gibi burcu'yla (evet evet o burcu:D) durakta buluşup okula gittik.okul bahçesine girerken 11. sınıflardan bir genç kızımız bana "beşyüzbinin var mı gı?" dedi.ben de "yok" dedim.arkamdan "bana ters ters gonuşma ssskerim seni haaa" diye bağırdı.

okula girdiğimizde bahçede karne almayı bekleyen rengarenk bir kalabalık vardı.9. sınıfı,10.sınıfı,11.sınıfı deli deli bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu.bu okulda her karne günü öncesi "formanızla gelceğniz.formasız gelene karne verilmeyecek.hiza mesafene bak oğlum.oğlum!oğluum!" denir.bu yüzden öğrenciler sabah muhtemelen "lan.kotumu giysem mi?vermezler mi acaba.aslında vermeseler iyi ama,giysem mi giymesem mi.giymek istememek.güzel giyinmek istemek." gibi şeyler düşünmüşlerdir.neyse.sonuç olarak tek tük formayla gelenler yine vardı.

müdür yardımcısının yanına gittiğimizde karnelerin saat 1'de verileceğini öğrendik.zaten bizden de kimse yoktu."hocam bizimkileri verseniz.son sene hani.hani biz misafiriz.sevin bizi?" tadında cümleleri boşa sarfettikten sonra kızılay yolunu tuttum.burcu evine gitti.dersaneye gidip dünyanın en süpersonik insanlarından biri olan mustafa hoca'yla vedalaştım.sena'yla buluştum.melekler ve şeytanlar'a bilet aldık.yemek yerken sevgili annem aradı.karnemi alıp almadığımı soruyordu.sonra alırım yyea yanıtını alan annem sorumsuz kızının çılgın rahatlığı karşısında sinirlenip karnemi almazsam eve gelmememi söyledi.bana göre hava hoştu.bu gece eve gitmezsem koymazdı.sınav öncesinde kimseyle delicesine muhattap olmak istemediğimden sena'nın da gazıyla yine balgat'ın yolunu tuttuk.sena bizim okulu çok mu sevmişti?bilmem.bu sefer otobüsle gittik.okula girmeden bürge'yle karşılaştık.burdan kendisine selamlar.çok seviyorum onu,yerim.neyse.gittik.karnemi aldık.teşekkür almışım efendim.aa,ben teşekkür ederim dedim,okuldan çıktım.bir daha da bok giderim.tekrar kızılaya gittik,filmimizi izledik.güzeldi.kitabını okumadığım için konuya yabancıydım.kitabı okumuş olan sena filmin sonlarına doğru "of var ya çok şaşırcan ehei ehö" falan dedi.şaşırdım.ama çok değil.ha filmde bizim ewan mcgregor var ya,trainspotting'n mark renton'ı ayol,o oynuyordu.yaşlanmıış,çökmüüş.ben böyle melekler ve şeytanlar gibi filmleri pek sevmiyorum,yoruyor beni sanırım.sonra sena pool'a okey oynamaya gitti.ben de çok yorgundum,eve geldim.(sinemada güneş gözlüğümü unutup geri döndüğümü,sena'ya da "ay sen git ben gelmiyom" dediğimi itiraf etsem mi etmesem mi sorunsalına girdim,edeyim lan nolacak dedim.ettim de.naber iyi misin bu arada?)

eve dönerken annemin taksitini yatırdım.yani annemin taksiti değil,annemin yatırması gereken taksit.evet.sonra kendime sınav için bir adet kalem,bir adet silgi,bir adet de 0.7 uç aldım.kasada cüzdanımdaki bozuk paralar etrafa saçıldı.sinirlerim bozuldu.sonra da otobüse bindim geldim işte.
bugün de böyle geçti.
yarın öss'den önceki son günüm.
her şey hazır.
açık hava,bozulmaması gereken bir mide ve gece iyi uyuması için hafiften yorulması gereken bir genç.

10 Haziran 2009 Çarşamba

sena doğru söylüyordu.aile,toplumu öldürüyordu.


annem ve babam ikiyüzlüler.
ikiyüzlü olmadığım ve ikiyüzlü bir erkekle evlenmeyeceğim için çok mutluyum.
annem ve babam hep kötü kokular yayarlar.
kötü kokular yaymadığım ve kötü kokular yayan bir erkekle evlenmeyeceğim için çok mutluyum.
annem ve babam.
sonra da ergen serzenişleri derler.
hep derler.
gelsinler ve annem ve babamla yaşasınlar.kendilerinde gördükleri ilk değişim,ergenlik belirtileri olacaktır.ben reşitim bu arada.niye ki?
doğduğum günden itibaren bana sağladıkları tüm maddi olanakların listesini çıkarıp,kabaran borcumu ölümüme yakın bir zamanda tamamladıktan sonra (şu an babam "bilge iyi bir filmin varsa getir de izleyelim beraber" dedi."tabiki iyi bir filmim var.ama sen anlamazsın ki baba?" diyemedim.sadece "yok." diyebildim.) nirvanaya ulaşabilirim.
bu arada,manevi olanaklar da sağladılar bana.ama hepsini yaktılar elleriyle.ben çok seviyordum mesela manevi olanaklarımı.ama geri aldılar.üzüldüm mü?şimdiki halimden oldukça memnunum.üzülür müyüm?belki.
babam,sevimli bir adamdır.tanıyanlar delicesine severler.düşüncelerine hayrandırlar.benim yüzümü buruşturarak dinlediğim muhabbetlerini gözlerinden ışıklar fışkırtarak dinlerler.bazen çok iyi olur.yanakları falan vardır.sinemayı ve tiyatroyu sever,oynamayı sevmez.suratı kırmızıdır.çok kitap okur,ne sorsalar anlatır.benim sorduklarımaysa "al şu kitabı,oku." cevabını verir.en azından bana verecek kitaplarının olması beni mutlu eder.tanımadığı gençleri etrafına toplayıp dünya görüşüyle,küçük beyinleri yıkar.içlerinden zeki olanları teraziyi çalıştırır,diğerleri duyduklarını aynen uygular.ikna kabiliyeti diyoruz buna.ikna edemedeği insanlar azınlıktadır.ikna edemediklerinin başında geliyor olmaktan gurur duyarım.henüz görüşlerinin karşıtları hakkında yeterli bilgim olmadığından çoğu zaman onunkilere katılıyor görünürüm.sadece dinlerim.etkilenmemek için direnirim.hayattaki amaçlarımdan biri,babam kalabalık bir ortamda etrafa düşüncelerini fışkırtırken araya atlayıp tenis raketiyle fışkıranları babama yöneltmektir.hayat hikayesini bildiğim için,ondan nefret ettiğim zamanlarda hiçbir şey düşünmemeye çalışırım.sonuçta onu genel olarak sevmem.
onu,düşüncelerini,dinini,hayatını...

annem babam kadar sevilmez.babam kadar çok şey bilmez.o da babamın ikna edebildiklerinin başında geldiği için gurur duyar.bu bakımdan yollarımız başta ayrılır.her anne gibi sürekli her şeyin benim iyiliğim için olduğunu söyler durur.ders çalıştığım akşamlarda! odama getirdiği meyve tabakları beni mutlu eder.soğuk biridir.ona bir şey anlatırken çok dikkatli olurum çünkü hiç aklıma gelemeyecek bir şeye takılır kalır,kavga çıkartır.böyle insanlara geçimsiz deriz.babam ne dese ona mantıklı gelir.hiç bir şekilde düşünmeden kocasının her sözüne tapar.öte yandan eğitim hayatım boyunca ramazan hariç hiç bir zaman hazırlanmamış bir kahvaltı görmedim.bu yüzden kendisine sonsuz teşekkür ederim.kahvaltıyı ne kadar sevdiğimi bilir de.fazla arkadaşı yoktur.yemekteyiz programını çok sever.sinemaya gitmekten hiç hoşlanmaz.evinde oturup tv izlemeye bayılır.espriden anlamaz.çok alıngandır.mantıklı olmadığından emin olduğum ilginç bir hayat felsefesi vardır.babamla evlenme hikayeleri sohbet konusu olduğunda "tam benim istediğim gibi biri.beni bir sürü erkek istedi ama ben babanız gibi birini bekledim hep." der.buna da tencere kapak deniliyor.

bir de ablam var.aslında sadece annem ve babamdan bahsedecektim ama hep "hiç benimle fotoğraf çektirmiyorsun.hiç yazılarında ben geçmiyorum." gibi şeyler söylediği aklıma geldi ve aradan çıkarayım dedim.
ablam,ilginç biridir.lise sona kadar annem ve babam gibilerin isteyebileceği her özellik onda mevcuttu.lise hayatı boyunca yazılı haftalarında kahvaltıya ders notlarıyla oturan,hiç bir şekilde okulu asmamış olan,aşırı çalışkan,başarılı,süpersonik bir öğrenciydi.sosyal hayati annem ve babamın istediği gibi geçip gidiyordu.düzeyli bir ilişkisi vardı.düzeyli gibiydi evet. (o zamanlar 18 yaşında olan ablam sevgilisinin yıllar sonra "ben filozof oldum" diyeceğinden habersizdi elbette)öss'den yediği kazık onu 359 derece döndürmüş olacak ki,ablamın -belki kendisi bunu inkar ediyor- kişiliğinde hafif bir sallantı gerçekleşti.bana kalırsa bu hali eskisinden çok daha iyi ama bu durumdan hoşnut olmayan annem ve babama yazık değil mi?hukuk okumayı çok istediği için hukuk okuyan ablam sürekli "bu hukuk var ya sevilmeden okunmaz yani.ben çok seviyorum sevmesem okuyamam" derken sayısını bilmediğim kadar dersten kalışı hakkında konuşmayı pek sevmez.çok eğlenceli biridir.beni annem ve babamın şerrinden korur.bir çok açıdan onlar gibidir ama,belki de genç olmasının verdiği bir,ne bileyim bir şey var işte,o şey,beni gülümsetir.dışardan gelince üstünü başını değiştirmeden odama uğrar,günün özetini anlatır,hoşuma gider.aramızda dört yaş olmasına karşın beni adam yerine koymasınınsa hastasıyım.bi de blogumun sıkı takipçisidir.yerim.

amacım lafı uzatmak değildi.akşam yemeğinde annem ve babamla tartışmam üzerine bir kaç sözcükle rahatlayacaktım ama durunamadım.tartışma konumuza gelince,o bambaşka bir tartışma konusu.

9 Haziran 2009 Salı

hayatımız sınav neticede.


bu hafta bol bol patates püresi,balık,portakal suyu,ceviz,üzüm,fındık,badem,muz,avakado,ananas,bambu tohumu,kakao yaprağı,kauçuk tüketmeliyim.
cumartesi günü açık havaya çıkıp kolbastı oynayıp amuda kalkarak dolaşmalıyım ki yorulayım,gece rahat uyuyayım.
son 3 gün deneme sınavı çözmemeliyim.
yavaş yavaş çalışmayı bırakmalıyım.
bu aralar hiçbir şey bilmiyormuşum gibi hissederim ama bu normal.
sınav sabahı bir dilim kızarmış ekmek yemeliyim çünkü kızarmış ekmek mide asitini alır ve heyecandan oluşan karın ağrım engellenir.

ya bi git!

8 Haziran 2009 Pazartesi

pis burcu.

*normal adımlarınla,20 adımda,çikolatalı gofret yemeyi dene.kolbastı gibi.ilk başta yapabilcekmişsin gibi geliyor,uygulamaya kalkınca göt olunuyor.

*asansörde apartman görevlisi amca "sbs'ye girdin mi nası geçti?" dedi.sbs'ye girdin mi kısmı formaliteden sorulmuştu,girdiğimden emindi.nasıl geçtiğini merak ediyordu.şöyle bi baktım."öss'ye gircem ben." dedim."pazar günü?he tağam iyi akşamlar" dedi indi.deli mi ne.

bugün yarım saatte neler yaptım?anlatıyorum,bak dinle.(mat1 mat2 deneme bitirdim falan gibi bi şey beklenebilir öss'ye 6 gün kala ama,hiç de öyle değil be goçum.)
şimdi bilgi kuramı diye bir ders var.konseptimiz şu;bi konu veriliyor,münazara konusu tadında.onu hazırlıyosun makale gibi.10 dk süreyle sunuyorsun,karnene 5 geliyor.tabi biz konseptin içine sçarak internetten hiç okumadan makale indirip hocaya verdik.1. dönem böyle oldu.ben slayt falan hazırlamıştım gerçi.bazen gerçek bir gerizekalı oluyorum.neyse.bu dönem de internetten indirip vercektik.rapordu bilmem neydi derken unuttuk.geçen hoca haber salmış dört bir yana."ödevlerini getirsinler 0 vercem" diye.neyse,bunun üzerine çok yakın arkadaşım burcu,karşı apartmanda oturur,bayağı yakın arkadaşım ama,onu da belirteyim konumuzla ilgili çünkü, "ben indiririm ya sen uğraşma,pzt denemeden sonra okulun orda inerim veririm,sen şeyapma he tamam oldu sen boşver ben şipşak yyaaa tamam ben yaparım" gibi şeyler dedi.ben de "vaay tamam lan o zaman" dedim.bugün beni aradı.
+şey bilge ben ödev vardı ya şey onu unuttum.
-nası ya?o zaman şimdi internet kafeye gidip indirip götürüver.
+ya şu an gidemem denemeden çıktık,konu çalışcam.
-burcu 0 düşcek ama sen şeyetcem dediydin!
+ya şu an gidemem yarın götürürüm.
-bugün son gün lan!ya tamam kapat neyse tamam ben yaparım.

yanımda da sena vardı.yemek yiyecektik.hava 56 dereceydi.
sinirlerim cızlamış bi şekilde olayı sena'ya izah ederken sena hızlı hareketlerle toparlandı ve kendimi internet kafede elimde çıktılarla buldum.burcu için de ödev indirdik tabi.ya ne yapacağıdık?sonra okula hızlıcanak yetişelim diye taksiyle gidelim dedik.paramız da az.burcu'yu aradık,dersanesine uğrayıp ondan biraz para alalım diye.aradığımda burcu dersanede değiiil börgır king'de olduğunu ve hiç parasının olmadığını söyledi.telefonu kapattım.ya ne yapacağıdım?taksiye bindik."balgat ömer seyfettin lisesi'ne amca,acele!" dedik.puşt taksici yolu uzattı.12 buçuk tl para aldı.'can kırtasiye'den dosya aldık.ödevi dosyaladık.koşar adımlarla okula girdik.girişte coğrafyacı şükran hoca "gözüme görünme gözüme görünme" dedi."höe?" dedim."ehehehe yok bişey" dedi.sonra müdür yardımcısı aysun hoca'yı buldum."hocam yıldız hoca nerde acaba?" dedim."sen bana karşıdan bi sandviç ekmeği al da gel bakim" dedi."höe?" dedim.hiç oralı olmadı.gerçekten birinin gelip ona sandviç ekmeği getirmesini bekliyordu.koşarak uzaklaştım.bu sırada sena da okulu gözlemliyodu.içinden "ne güzel bahçe hey hey" falan gibi şeyler geçiriyordu.öğretmenler odasında bir hoca vardı.yıldız hoca'nın kankası olan gadın.bilgisayara not geçiriyordu."hocam yıldız hoca nerde?" dedim.karşıda "2miz kafe var ordadır büyük ihtimalle.bulursan söyle telefonuna baksın" dedi.karşıya gittik.gerçekten de yıldız hoca oradaydı.beni ve elimdeki dosyaları görünce kalbi kırık bir şekilde bana baktı.sinirlenmiş idi.accık söylendikten sonra güldü falan,neyse ki yırttım.ama 3 vercekmiş.neyse.(hayvan karı!).sonra bir de baktık otobüs gelmiş."hocam sağolun hadi iyi günler" dedim,sena'yla koşarak otobüse bindik.
bize yıldız hoca'yı buldurtcan kadının "söyle telefonuna baksın" cümlesi kulağımda çınladı.işimi halletmiştim,gerisi beni bağlamıyordu.sena'ya teşekkür ettim.burcu'ya iğneleyici bir mesaj attım.dersaneye gittim.

o değil de pazar öss var ha.benden söylemesi.

7 Haziran 2009 Pazar

hepi börtdey anne.

özgüvenli gençleri gördükçe gözlerim doluyor.ama her olayın ardında "tüm erkekler aynı lan resmen hepsi aynı" dedirten gençleri görünce gözlerim dolmuyor.tezim güçlendiğinden (kimin tezi?ha senin mi?çöktüm o zaman)ya bi git:D

ben senin yerine işaretlicem "bu ne la"mı.öpüyorum.

haftaya bugün bu saatlerde napsam acaba?büsürü planım var.

sıçtım galiba hehehe.

tezim güçlendiğinden'den sonrası yarım kalmış.varsın kalsın!
hiç bişey anlamadın di mi?
annem şu an delirdi ben gidiyom.

5 Haziran 2009 Cuma

git kendini eleştir totoş!

illa kaldırtcaksın bana o anketimsi olayı değil mi?pislik!
erkeksen gel yüzüme söyle lan!
ahah.o değil de.hakkaten sinir olmaya başladım.it!

ya kız isen?ben öss'ye gircem,beni rahatsız etme lanet olasıca.

3 Haziran 2009 Çarşamba

ama manyak mısın ki?

"bu ne la"na da sana da başlicam lan!bu kadar da şey olunmaz ki ama.ayıptır.neyse,bişey demiyorum.

2 Haziran 2009 Salı

hayvansak günahımız ne?


çılgınsal düzlem dersanesi pikniği sonunda gerçekleşti.

aslında buna piknik denmezdi çünkü bildiğiniz düğün salonumsu,bahçeli,göl manzaralı,hafif kasıntımsı bir mekandı.ortalığa salınıverilen gençler bir o yana bir bu yana koşuşturduktan sonra oturup yemeklerini yediler.hayvan kadar sandviç ekmeğinin içindeki acılı sucuğu yiyen gençler daha sonra okey,kağıt vs. oynadılar.ilerleyen saatlerde bekir hoca'nın öğrettiği "sayko" isimli saçmasal ama zevkli oyunla birbirlerinin yüzüne söyleyemediklerini oyun ile söyleyebilen gençler zevkten dört köşe oldular.daha sonra göt kadar çimenlik alanda voleybol ve türevleri oynandı.ortalıkta yavşak yavşak gezen genç kızlarımız günün ilerleyen saatlerinde "kaşar" damgasını yiyeceklerdi elbet.ve bu kızlara yüz veren genç erkeklerimiz de "gözümden çok düştü piiğ" laflarını hiç bir zaman sahiplerinin ağızlarından duyamayacaklardı.

gün batımına doğru akşamki canlı müzikli eğlenceye hazırlanmak için ortadan kaybolan genç kızlarımız "gelin odası" denen odada üstlerini değiştirdiler.görenleri adeta şoke eden çılgınsal elbiseleriyle geceye damgasını vuran genç kızlarımız güzel olmasına güzeldiler de,fazla abartmamışlar mıydı?abartmışlardı.olsundu.

mekana akşam saatlerinde eşleriyle teşrif eden "gıral hocalar"a ilgi ve sevgi gösterileri sunulduktan sonra bir grup genç hala basketbol sahasında 'top oynamak'taydı.gençleri anlamak bazen zordu.yazıdaki zaman kavramının içine ettim gibi geldi,neyse devam.

kapalı yemek salonuna doluşulduktan sonra yemekler gelmeye başladı.önüne konulan 2 tane küçük,ama çok küçük,kapsül gibi,köfteleri ve sigara böreklerini akşam yemeğinin tamamı sanan bazı gençlerin gözleri doldu.bu sırada bütün hocaları dansa kaldıran cenk isimli yakışıklı genç dikkatleri üzerinde topladı.aferimdi ona.yerim.sahneye "sanatçı" adı altında çıkan bir kadın bir erkek şarkıcı kendilerini zorla alkışlattıktan sonra asıl yemekler gelmeye başladı.tavuklu pilavlı patates kızartmalı yemeğe yumulan osmansal gençler kafalarda "bir insan bu kadar acıkabilir mi?" gibi sorular uyandırdı.tüm bunlar olurken kendi halinde eğlenen yeni ergen kardeşlerimizi de unutmamak gerek.cumartesi sbs'ye gireceklermiş,başarılar hadi.
yemeklerle birlikte masalarda görülen tektük rakı bardakları salona hızla yayılmaya başlayınca sağdan soldan "ay bunlar içip sapıtmasalar bari,e müdür de içiyor öğrenci tabi içer,bak bak gitti şu" gibi sesler göğe yükselmeye başladı.

bu sırada hareketli müzik eşliğinde kuyruk sallayan küçük itimiz eylemlerine tüm hızıyla devam ediyordu.bir emeli vardı,ve bunu bu gece gerçekleştirecekti.çünkü bu kızımız,ezikti.

etrafta fotoğraf çekerek gezen göbekli amcanın tüm fotoğraflarını satmak gibi çılgın hayalleri vardı ve muhtemelen bu hayallerini gerçekleştiremedi.üzülmesindi.

oyun havaları,kolbastılar,halaylar birbirini kovaladı.kafalarında öss bulutu dolandıran gençler çılgınlar gibi eğlendiler.haketmediler mi?hakettiler.aalllaaama hakettiler.

içip içip olayın farkına varamayan gençlerimiz,tüm gün afedersiniz g*tünü sallayarak gezen bir adet genç kızımız ve hafif can sıkan buna benzer diş kavuğu doldurmayacak düzeydeki hadiselere rağmen son derece hoş vakitler geçirildi.



1 Haziran 2009 Pazartesi

hepi börtdey beybi.

bugün 1 haziran
bugün -tamamen tarihleri unutmama özelliğimden kaynaklı- çok sevgili aptal çocuğun doğum günü.
doğum günü kutlu olsun o halde.küfür.evetküfürçokfazlaküfür.

so fucking what?

çok komik lan bence.böyle saçma şey görmedim ben:D

Xtrapop!ayağını dengal goçum.