bu sefer karşı çıkmadım. çünkü gittiğimiz yer özel biyerdi.
şöyle özel;
ben doğduğum zaman biz keçiören'de oturuyorduk.orda canan teyze vardı. canan teyze'nin benimle yaşıt oğlu oğuzhan vardı. dünyadaki ilk arkadaşım oydu. 2 sene sonra metehan doğdu. dünyadaki ikinci arkadaşım da metehan'dı. 4 yaşıma kadar ne kadar salakça oyun varsa hepsini onlarla oynadım. canan teyze dünyanın en süper kadınlarından biriydi.
sonra biz taşındık.
bikaç yıl daha onlarla sıksık görüştük. fakat sonra annem ve canan teyze'nin olmasa bile bizim oğuzhan ve metehan'la bağlarımız inceden koptu. ama olsun. özel sonuçta.
bayramdan bayrama görüşüyorduk.
oğuzhan ve metehan'ın sonra bitane daha kardeşleri oldu, nilhan. pek tatlı bir kız.
neyse.
oğuzhan ve metehan çok çalışkan ve zekidirler. dersanelere yüzde yüz indirimle gittiler.ankara'nın en iyi liselerindeydiler. herşey güzeldi işte.
sonra;
bu sene ramazan bayramında, amcamlarda kalırken, sabahın köründe telefon çaldı.
ablam aradı.dedi ki;
"bilge.sana kötü bi haberim var. canan teyzemler trafik kazası geçirmiş. canan teyze ve metehan ölmüş. annem çok kötü, buraya gel."
aradan dokuz ay geçti.
"ölenle ölünmüyor" sözünün anlamını bugün gözlerimle gördüm.
bu kadar.

soldan sağa; ben-oğuzhan-ablam-metehan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder