29 Ağustos 2009 Cumartesi

hala gülüyorum, inanır mısınız?

bu adam var ya.
bu adam.
bakın bu adam napmış böyle.

çok seksiyiz lan.
acayip.
oy.

elime mum dik.

hayatımın lise 1 ve lise 2 dönemine, yani 16 yaş sendromuna denk gelen periyodunda tanıştığım ve anlaşamadığım insanlarla yeniden tanışma kampanyası başlatsam, fena olmaz aslında.

sensin çakal.

gidiyor.


yıl 1995...
keçiören'den or-an'a taşınmışız. daha dört yaşında bi canlıyım. ceyko sitesi C Blok denilen yapıda yaşıyoruz. üst katımızdan çılgın sesler geliyor. galiba çocukları var...

bi süre sonra üst kattakilerle kaynaşıyoruz. ailecek kıvırcık saçlılar. kızlarının biri benimle yaşıt. adı sena. sürekli bağırıp ağlıyor.

sonra anasınıfına başlıyoruz. or-an ilköğretim okulu'na. sena'yla aynı sınıfa yazılıyoruz. sena beni sürekli dövüyor. saçlarının kıvırcık olması onu kızdırıyor, ve benim düz olan saçlarımı küçük parmaklarının arasına alıyor.

birbirimizin evinde oynamaya başlıyoruz. "bizim evde benim istediğim, senalarda onun istedikleri olcak" kuralımız "bizim evde senanın istediği olmazsa benim çok pis ağlatılmam"a dönüşse de sesimi çıkarmıyorum, çünkü bu ultrakıvırcık küçük kız çok yaratıcı ve çok eğlenceli.

birlikte kurduğumuz oyunlar genelde şöyle; uçurumculuk, pavırrencırscılık, köpekçilik, depremcilik... yani -cılık ekini her tarafa uydurarak çok acayip oyunlar oynuyoruz.

ilkokulda sabahçı öğlenci olayında zıt kutuplara atılıp üzülüyoruz. bu sürede haftalık yediğim dayak oranında ciddi azalmalar görülüyor.

bikaç yıl sonra sena'lar taşınıyor. ama okulda görüşmeye devam ediyoruz çünkü sabahçı öğlenci laylaylomu kalktı.

sonra ilköğretim bitiyor. lisede msn denilen şahane haberleşme aracıyla görüşmeye devam ediyoruz. yazları birbirimizde kalıyoruz. bi bakıyoruz ki düyadaki ilk arkadaşlarımız birbirimizmişiz. 16 yaş sendromunu yaşarken birbirimize dönüşmeye başlıyoruz.

11. sınıfta dersanelerimiz yan yana oluyor. haftasonları kızılay alemlerine akıyoruz.

12. sınıfta haftanın 7 günü birlikteyiz. dünya görüşlerimiz birlikte oluşuyor. ergenliğimizin "hayat çok boktan, evden kaçalım, dünyayı dolaşalım, anarşi ov ye, dinler çok saçma, annem ve babam çok aptal" kısmını birlikte yaşıyoruz.

aveanın beşbin esemes kampanyasının bokunu çıkarıyoruz.

sonra üniversite zamanı geliyor.
sena karadeniz teknik üniversitesi'ni kazanıp, eve gelen zarfta karadeniz technical university yazısında neden blacksea yazmadığını düşünürken ben onun gerçekten gideceğini anlayıp ağlıyorum.

28 Ağustos 2009 Cuma

nayn nayn nayn nayn...


bugün soysuzlar'ı ikinci kez izledim.
tarantino, sen yok musun seen...

27 Ağustos 2009 Perşembe

tan ailesi çok acayip.

akşam hüseyin rahmi tan ve ailesi bize iftara gelecek. çok heyecanlıyım.
değilim be.
hüseyin rahmi tan, sena'nın babası oluyor çünkü.
sonra sena bizde kalcak.
bu arada mail geldi;
"Merve seni "İçin Rahat Mıdır?" adlı Facebook grubuna katılmaya davet etti."
ay bilmem ki meeerWecim, ne desem boş Walla.yHa.

odamı toplamalıyım.
bay.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

adam telefon.


birisi size üç gün boyunca telefonla insanları nasıl işlettiğini anlatıyor ve ansızın telefonunuz çalıyor ve telefondaki size "alo orası bilge işkembe salonu mu?" diye soruyorsa işletenin kim olduğunu tahmin etmeniz çok da zor olmaz değil mi?

daha sık fotoğraf çektirmeliyiz.

soysuz senii.


merhabalar.
bi dakkaaaa! 2 hafta demiştik. lütfen.
şey.
geçen akşam reyyan'la inglorious bastards'a gittik. O NEYDİ LAN ÖYLE!
her tarantino filminde olduğu gibi yine ağız, burun, kol, bacak, kafa dağıldı.
gidin izleyin gençler. işiniz ne? ha?
"tarantino! sen nasıl bir hayvansın?" demekten kendimi alamadım.
demek ki neymiş? sinemaya gitçekmişsiniz.

sonra eve gece 1'de dönmemden ve babamın harçlığımı düşürme kararı almasından bahsedip de neden gerileyim ki yani?
9buçukta başladı 12buçukta bitti. nababiliriz. tarantino'nun suçu. pis herif. yerim ki ama. aferin. güzel olmuş.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

veda şeyi.



merhaba.
uzun zamandır çılgın internet alemine bi şekilde veda etmem gerektiğini planlıyorum. yani, sonuçta, "herşey bitti ahey!" derken yeniden bir öss öğrencisine dönüşmek bi takım uygulamaları da beraberinde getiriyor. hem, ben reşit bir insan olarak, sorumluluk sahibiyim. (reşit olmak süper bişey lan! nedjima'da kimlik sordular geçen, çıkarıp garsonun alnının çatına dayadım. acayip bir 1991 doğumluyumdur, aklınızı alırım.)

şöyle bi düşündüm de, internetten süpersonik arkadaşlar edindim. şimdi böyle internet arkadaşı diyince kulağa çok tırt bir olay gibi geliyor, biliyorum. ama aslında hiç de tırt değil. normal hayatta 30 sene dolanıp bulamayacağın insanlar burda fink atıyor. yani internet arkadaşı dediğim, bildiğin yakın arkadaşlar lan. hani mesela "falanca'nın kardeşi foseptik çukuruna düşmüş, çok üzgünmüş" diye bir haber alsan, koşa koşa o falanca'nın yanına gidersin.

demek istediğim o ki, birileriyle "sevda çiçeği chat odası","yalnız kalpler kulübü" gibi sitelerde değil de böylesine seviyeli bir ortamda (çok seviyeliyiz ey blog halkı! accccayip seviyeli.) tanışınca işler değişiyor. hem o sitelerdeki insanlar buluşurken yakalarına kırmızı karanfil takıyor. biz o kadar özgüvenliyiz ki, buluşurken hiç bi yerimize hiçbir şey takmadık. ben çok insan tanırım internetten sevgili yapan, sonra sevgilisi tarafından terk edilen ve sevgilisi ünlü olup şehir dışına yerleşen. burda reklam girsin. www.rhcpfan.com. EHEHE KAPANDI Kİ ORA. rhcpfan dedim de, ordan da çok acayip insanlar tanıdım. birisi izmir'e çağırıp duruyo mesela. ehe. birisi de meğer angara'lı blog bebesiymiş.

bi süre sonra beni buralarda göremediğinizde "bu niye yazmıyo lan artık." diye düşünmeyin sevgili seviyeli blog halkı. ben ülkeme faydalı bir evlat olabilmek için gecemi gündüzüme katarak, buralardan fedakarlık ederek, parmaklarım nasır tutmuş bir biçimde buraya yazacaklarımı başka bir deftere yazıyor olacağım. ha bir de ders falan evet.

o kadar yazdık, 2 hafta içinde burayı terk etmezsem büyük rezillik çıkıcak yalnız.

şimdi düşünüyorum da, şu 18 (onsekiz) yıllık çılgın ömrümde yaptığım tek hayırlı iş bir blog hesabı açmakmış. çok sevgili tuğba'nın ruh hastası kıvamındaki ısrarlarıyla açtım, orası ayrı. (eskiden emesenin sipeysine yazardım. sadece sınıftan zeynep isimli, soyadını hatırlayamadığım bi kız okurdu ve "choq guselll" gibi yorumlar yazardı. gerçekten hayırlı bir iş yapmışım.)

bana iki hafta verin lan.
gerçekten gidicem.
belki 2-3 ayda bir uğrarım. yaşadığımın haberini veririm.
gitmeyen böyle olsun mu ha? olsun mu?
seviyorum sizi, hadi görüşürüz.
bak iki hafta dedim.
iki.
ben, ben, ağlamıyorum. gözüme toz kaçtı...

fotoğrafı sevgi dolu bakışlarım üzerinizde olsun diye koydum. yeni saç sıtaaylımı her daim gözünüze sokmak için değil. ama güzel oldu lan. bunu, yaptığım ikinci hayırlı iş ilan ediyorum.

23 Ağustos 2009 Pazar

hayvanlık diz boyu.

bu "sahur" denilen olay çokkiyiyaa.
gecenin en acıktığın zamanında, miden açlıktan kendi kendini yerken;
sahur.
süper oluyo lan!
bi de şey;
üzgünüm anne, üzgünüm tanrım...

chuck palahniuk'a sevgilerimle. öpüyorum falan, öyle.

acımasız gerçekler reklam değil.

insanın ablası tarafından eğlence ve heyecan aracı haline getirildiğini farketmesi çok pis bi duydu. nerden anlarsanız anlayın.
pis dediysek;
aşırı pis hem de.


22 Ağustos 2009 Cumartesi

gerizekalı.

msn'de nickine "bilkent (%50burslu) iç mimarlık" ,iletisine "üniversiteliiii" yazan bir arkadaşım var.
ve şimdi napıcam biliyor musunuz?
engeli çakıp silicem.

21 Ağustos 2009 Cuma

oha.

az önce şu haberi buldum.
gitçem buralardan.

az önce;


persepolis'i izledim.
çok güzel.
hatta çokçok güzel.

anketörlü telefon.

size bişey diyi mi?
mim diye bişey var ya
çok tırt lan bence.
hiç gerek yok öyle şeylere.

ben bilge.
blog yazmaya başladım çünkü canım istedi.
bilgisayarı açtığımda blogumu kaçıncı sırada açtığımı soruyorsan, "ne bileyim kaarşim, saymadım hiç." derim, benden nefret edersin, gidersin.
boş zamanlarımda kitaplığımın alt rafındaki kaplumbağa dışkılarını temizlerim.
blogçu bebelerle buluşmaya bayılırım.
en sevdiğim renk bana kalsın.
en sevdiğim yemekse senin olsun.
hadi eyvallah.

20 Ağustos 2009 Perşembe

ben var ya;


ülkücü olsaydım gök tanrı'ya inanırdım.

burası sırlar odasıymış meğersem.


sevdiğim tek fantastik şey heri potır'dı.
onu da 3.den sonra bıraktım.
aslında son derece hayalperest biriyim.
peki ya tercih yapmama kararı da neyin nesiydi?
atlamadan bilemezdim.
çok güzelmiş.
hey! burası çilek kokuyor.

bas gitara alejim olduğu doğrudur.


üst komşumuzdan yine bas gitar sesleri geliyor.
kendini oldukça geliştiren bu genci asansörde gördüm sanırım, ama o olduğundan emin değilim. hem emin olsam bile, nedir yani?

"selam. demek bas gitar çalıyorsun. ben de küçükken ud çalmıştım. bence birlikte bir züccaciye dükkanı açmalıyız."

19 Ağustos 2009 Çarşamba

demiştim.

saat 1 gibi reyyan ile dost kitabevi'ne gittik. kapının önünde iki kişi etrafa bakıyordu. reyyan'a dedim ki "reyyan bak bunlar onlar bence. bak, gözüne bak, nesnel ileti o." sonra, o iki kişiyle biraz bakıştıktan sonra biz içeri girdik. reyyan dergi aldı. sonra zombi aradı. dışarı çıktığımda tahminlerimde yanılmadığımı anladım.birisi bluebird birisi nesnel iletiymiş. güneşin altında angara'lı blogcu bebeler bekledik. sonra zombi ve nesnel ultasüpersonik fotoğraf makineleriyle çok çılgın numaralar yaptılar.
meşrutiyet'e ağız burun girişmişler, sis bulutlarının arasından zıplaya zıplaya arkhe'ye gittik. orada çok acayip muhabbetler ettik. gülmekten öldük öldük ağladık. biz oturduktan 20 dakika sonra falan bir genç kız geldi. ona "heey sen de kimsin ehe blogun hangisi haydi söyle bize" gibi cümleler sarfettik ama nafile. konuşmamakta niyetliydi. sadece el kol hareketleri yapıyor, bir yandan da kendisini tanıması için nesnel'in gözünün içine bakıyordu. biz tahminlerde bulunmaya çalıştık ama bulamadık. neyse ki nesnel tanıdı, herkes rahat bir nefes aldı. daha sonra sırma saçlı bir delikanlı olan dübüratif geldi.saatler sonra onun yıllar önceki fotoğrafını görüp "vaayy beee" diyecektik.sonra da aramıza çok sevgili kiidra katıldı. çokkkiiyydi yaa.

sonra yaş fındık yedik.
sonra fındıklar da insanlar gibidir, şöyle ki...cilik oynadık.
sonra "benim yolum günah yolu."
ordan sonra başka biyere gidelim diye düşünüp "bahçe" diye biyere gittik. sanki ankara'nın bütün ergenleri oradaydı. yer bulamadık, çıktık. kocatepe'ye tırmanıp tenedos'a oturduk. tenedos her zamanki gibi efil efildi. reyyan ve ben ekşi türk kahvesi içtik. orda da çok acayip muhabbetler döndü. (acayip diyorum ki bidahakine 38 kişi falan olalım.) öyle acayipti ki!
zombi ve nesnel ultrasüpersonik makineleriyle ultrasüpersonik fotoğraflar çektiler. sonra internetten duşun altında kıyafetleriyle şarkı söyleyen çılgın beyin vidyosunu izledik, güldük. bu sırada birileri daha geldi. şuan çok üzülerek isimlerini hatırlayamıyorum, affola. (çok üzülerek hatırlayamamak.) eğlendik lan ama. düşün ki saat 1de buluştuuk, akşamın 7sine kadar.
bidahaki buluşmaya gelmezsen sen, angaralı blogcu bebe, başına çok kötü şeyler gelecek. bu seferlik affettik. hadi yine iyisin.

bikaç fotoğraf daha koycaktım çok acayip şeyler oldu. mesela benim bir ablam var.

18 Ağustos 2009 Salı

taşşşş gibi.

1.geleneksel anGaralı blog yazarlı derneği toplaşması gerçekleşti.
çokacayipti lan!
gelmeyenler var ya, of var yaa...
şu an yüzümde 2ton kil maskesi olduğu için kendimi taş gibi hissediyorum.
o yüzden ayrıntılı yazamıyorum.
yazıcam ama bi ara.
evet.

16 Ağustos 2009 Pazar

bu yılda. da bitişik ama. öyle.

Taner Kayaalp Ankara Düzlem Dershaneliler üyelerine bir mesaj gönderdi.

Konu: 2009 ÖSS

"DÜZLEM DERSHANESİ , TANER KAYAALP ÖNDERLİĞİNDE TÜM ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIYLA KAZANDIRMA GELENEĞİNİ BU YILDA DEVAM ETTİRDİ.TÜRKİYE İLK 500 İÇERİSİNDEKİ DERECELERİYLE YİNE ZİRVEDE.ÜNİVERSİTE VE ANADOLU LİSELERİNE YERLEŞEN TÜM ÖĞRENCİLERİMİZE BAŞARILAR DİLERİM."

bunu okumayan beni silsin.

feysbukta ismi "bunu paylaşmayan beni silsin." olan vidyoları paylaşmak nasıl bir özgüven göstergesi, nasıl iddialı bir çalışmadır lan? silcem bundan sonra onları. görürsün bak.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

amaçsız mücadele isimli çalışmam.



bu gözlük çok güzel la. şundan gördüm evet.

aslında burda saçımı gösteriyorum ben. öyle.

14 Ağustos 2009 Cuma

OHA ÇOK ACAYİP BİŞEY OLDU.

1. GELENEKSEL ANGARA'LI BLOG YAZARLARI DERNEĞİ TOPLANTISIna bütün halkımız davetlidir.

17 ağustos pazartesi günü, dost kitabevi önünde, saatler 13:00'ı gösterdiğinde, sen anGaralı bebeyi orada görmezsek, başına çok acayip şeyler gelebilir.

"dünyada özel olan hiçbir şey yoktur. büyülü şeyler yoktur. sadece fizik vardır."

kahır bela.

peki kitaplığımın en alt rafından kurumuş kaplumbağa dışkısı kazımaya çalışmam...

13 Ağustos 2009 Perşembe

yeterlanama.

düşündüm de; acaba ne zaman yazılarımda öss'den bahsetmemeye başlayacağım.
bu çok önemli bir sorun bence.
aşmak lazım.

gelirim cnm.

çok acayip şeyler oldu lan.
bizim sınıfta bi kız vardı, böyle hani, derslerle alakası olmayan bi kişi.
sonra bu kız bizim dersanede sınıftan bi arkadaşımla bi şekilde arkadaş olmuş. birlikte takılmışlar bi süre. bu kız bizim dersanedeki kıza not ortalamasının beşsıfır olduğunu söylemiş, denemelerden 270 aldığını söylemiş, halbüse yoköylebişey.
sonra,
öss puanını okuldakilere 336, dersanedeki arkadaşıma 351 olarak söylemiş.
sonra okuldakiler bunun tc. kimlik no'sunu bulup bakmışlar ki kızın toplam puanı 260lı bişey.
az önce msn'de konuşuyoduk, 9 eylül işletmeyi kazandım dedi.
dersanedeki arkadaşıma 9 eylül hukuk demiş.
şuan puanının 316 olduğunu iddia ediyor.
böyle insanlar var mesela çevremde.
bi tane daha vardı böyle psikopat arkadaşım, ama o çok uzun bi hikaye ya.
bi ara anlatcam onu da.
durunamadım, bunu taze taze paylaşayım dedim.

bi de bana "seneye yanıma gelirsin cnm" dedi lan.
ahhaha.

her eve lazım.

dün akşam üzeri her eve lazım uğur abiyle buluştuk. uğur abi ablamın eski sevgilisidir. hayır, tabii ki yaprak dökümü'nde yaşananları hoş karşılamıyorum. yemek yedik, uğur abi kendi başarı öykülerinden bahsetti. lisede matematik hocasının ona tokat attığını anlattı, sonra hikayenin başında bunu daha önce dinlediğimi hatırladım, ama ilk defa dinliyormuş gibi yaptım. çünkü biri ben bişey anlatırken bana "anlatmıştın" dediğinde çok kötü oluyorum lan. çok üzücü bişey bence. neyse. bölmedim işte. hikayenin son derece komik olması ve beş kere de dinlesem aynı tepkileri verebileceğimden ötürü, durumu hissettirmedim. naber uğur? ehe.
sonra mal mal yürüdük kızılayda.
uğur abi yuvarlak gözlükler henüz hiçbiyerde yokken, geçen sene, sena ve bana yuvarlak gözlük bulup getiren de bir insandır.sonra gaza gelip bitane daha almıştı. tabi baldızın baldan tatlı olduğu dönemlerdi onlar. hey gidi hey.

bi de dün ben şunu gördüm. aptal aptal sırıttım akşam. bunlar güzel şeyler. öyle.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

idealistmişim ben tamam mı?


az önce little miss sunshine izledim.
son zamanlarda izlediğim en güzel filmdi. hatta bu yaz izlediklerimin hepsine bedeldi lan. bi de dün bununla yodel hakkında konuştuk, filmin bi yerinde de bir kız yodel söyledi. yodel söylemek. sonra durdum düşündüm, bu çekim yasası var ya, çok acayip bişey lan.guguldan baktım, yodel tarzında söylemekmiş doğrusu. yodel tarzında söylemek, tamam mı?

bi de meral'le düşündük ki, biz de bilirdik lan sikindirik okul yazıp gitmesini. allallah yea.
bazen çok sinir bozucu olabiliyorum bence ben.
hadi o zaman, hep birlikte, "bu ne la?".

kahır bela.



feysbukuma "tübitak burslu odtü hukuk, ibranice" yazmam, ve yaklaşık 20 kişinin bunu ciddiye alması...içlerinden birinin hukuk mezunu olması...

bir süre sonra ciddiye alanlarla dalga geçtiğimi anlayanları ayırt edemedim.
tamamen kontrolümden çıktı.

tübitak burslu odtü hukuk, mesela.

gençler çıldırdı.
çılgınlar gibi oraya buraya ünv.lerinin adını falan yazıyorlar.
feysbukta üni.lerinin fanı oluyorlar.

aferin lan yazın. ben olsam ben de yazardım. hadi bakalım.

baba adım yazıyor lan ösym sayfamda.

işte tam tahmin ettiğim gibi.
"bir yükseköğretim (öğretimmiş bu arada) programına yerleşemedi."

şimdi.
sayılardan başlayalım.
doğal sayılar, tam sayılar.
sonra ne vardı mat1'de?
o değil de, mat2 polinomlardan başlıyor, hiç de sevmediğim şeyler.
ilk çağ uygarlıkları.
sözcükte anlam.
dünyanın şekli ve hareketleri.
bi dakka, camdan atlayıp geliyorum.

11 Ağustos 2009 Salı

ben var ya;

son zamanlarda blogunu okuduğum insanların geçmiş yazılarına uçuyorum.
önce bi 14 haziran civarına, "bakalım öss'ye girmiş mi?" diye, sonra bi 9 temmuz civarına "bakalım bakalım neler olmuş?" diye atıveriyorum kendimi.


"alo anne. anne ben balkabağı oldum. hadi görüşürüz."

try again...

şimdi ben yüksekten tercih salladım ya;
şimdi ben dolayısıyla kazanamamış oluyorum.
acaba "KAZANAMADINIZ" mı yazar yoksa "bir yüksek öğretim (öğrenim ya da, ne bileyim lan) programına yerleştirilemediniz mi yazar?
bence ikincisi gibi bişey yazsın.
aslında en güzeli;
"tekrar deneyiniz..." falan gibi birşey.
ya da "üzülme la nolcak bidaha girersin" falan yazsa.
güzel olmaz mıydı?
bence olurdu.

deli ayol.



düşün ki bunların hepsi aynı kişi.
birisi yok.
aynı zamanda 3'ü meşgul.
biri de çevrimiçi.
ne işler çeviriyosa artık.
sizleri davet ettiğim çılgın sitenin admini bu işte.
düşün ki;
orda ne işler dönüyo?
çok heyecanlı bence.

osym.

az önce sena "beni telefona osym diye kaydet de yarın mesaj atayım" dedi.
yarını bekleyemedi.

"sayın bilge barutçu; yapmış olduğunuz tercihlerden birine kayıt yaptırmaya hak kazanamadınız lakin çok sikindirik bir hayal dünyanız olduğunu ve gülşen hayranı olduğunuzu düşünerek seneye de aynı rezaleti yaşamamak adına biz osym olarak orta doğu teknik üniversitesi fen-edebiyat fakültesi psikoloji bölümü'ne kaydınızı yaptırıp harcınızı ödedik. bidaha da karşılaşmayalım lütfen."

öyle.

rakçit.

yaklaşık bir yıldır
şu siteye üye olmam isteniyor. adminden tehditler alıyorum. aslında üye oldum, ama bende forum fobisi var.
aslında mekan çok güzel.
istediğiniz herşeyi yapabiliyormuşsunuz.
üye olmazsam bana zorla kırk ayak çorbası içireceklerini söylediler.
en sonunda bir orta yol bulduk.
link vercem oraya buraya.
ÜYE OLUN LAN, EĞLENİN AZCIK.
NOLUR!
LÜTFEN.

radyosu da var ha.

o değil de, karnım aç.

bayağıdır yeni kişileri izlemeye almıyordum.
az önce bir-iki kişiyi izlemeye aldım.
böyle; kısa, öz, efendime söyliyim samimi. bunlar güzel şeyler.
ben seviyorum.
iyi de bundan size ne.
o değil de, bu lafın b*ku çıktı.
di mi lan?

adamın sözcük öbeği haznesinin (tabiki sözcük öbeği haznesi diye birşey var.) içindeki tüm sözcük öbeklerini aldık, el birliğiyle kirlettik.
hissettim ben bunu.
bişey de diyemiyo yazık. ne desin?" kullanma kelimelerimi" mi desin?
DESENELAN!

çık lan aramızdan!

annem 1 saat önce "bana bir paket çekirdek alır mısın?" demişti.
ben de "tamam" demiştim.
e unutmuşum.
sonra geldi
"teşekkür ederim" dedi.
"anaaağ" dedim.
"görüyorsun değil mi bilgisayarının nasıl aramıza girdiğini?" dedi.
gitti.
çok güldüm ben.
çok komik lan bence.
bugün duyduğum en saçma şey.
hadi bakalım.

hijyen.

annem ve babamla iki günlüğüne kızılcahamam'a gittim.
tek kişilik otel odamda depresyona girmeye çalıştım, beceremedim.
perdeyi çektiğim gibi indirdim, içim ürperdi.
termal havuza girdim, fenalaştım.
hamama girdim, 80 yaşındaki kadınların ultasarkık memeleri psikolojimi sarkıttı.
beni odama kilitleyin.
nereye giderseniz gidin lan.
bi de dünyanın en rahatsız edici olaylarını seçme kurulu dünyanın en rahatsız edici olaylarını seçmeye kalksa havuzda bone takma zorunluluğu ilk beşe rahat girer.

haydikızlarokula.

yarın yerleştirmeler açıklanıyormuş.
sanırım ilk defa gönül rahatlıyığla
"iyi de bundan bana ne?" diyorum.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

gayet kolay indirebiliyon.

deniz0zmen@hotmail.com gönderdi 09.08.2009 03:30:
slm nbr bi site var direk bilgisayarına film indirebiliyon :D hemde parasız :D en son filmler bile var ben denedim gayet kolay indirebiliyon, bende bütun arkadaslara solüyom... adresde bu www.filminndir.info tıkla buna hadi by ;)

virüs çok kötü birşey.

güzin abla bize gel.

merhaba.
150 tl'ye ihtiyacım var.
n'apmalıyım?

7 Ağustos 2009 Cuma

off warryyyaaa!

gerçekten yyea.


gece çılgınlar gibi uyurken acayip gürültülü psikopatsal seslerle uyandım.
evet.
fırtına.
amaa, nasıl bir fırtına. balkonumdaki nesneler sağa sola uçuştu. (nesneler de uzun, çivili tahta parçaları. ben çok severim çünkü uzun çivili tahta parçalarını, balkonumda tutarım.) sonra balkonda bir kaplumbağa beslediğimi hatırladım. "oha kesin uçmuştur o, ölcek ki o çünkü." diye düşündüm. çıkamadım balkona çünkü uzun çivili tahta parçaları fields forever. neyse, çıktım sonra. üzerimden araba olduğunu düşündüğüm birşey uçtu, ve uzaklaştı. caminin minaresi havada 4 dönerken karşı balkondan bir kadın aşağı savruldu. pardon, yukarı savruldu. balkonda güçlükle ilerlemeye çalışırken uzun çivili tahta parçalarından biri tam boynuma saplandı. elimle tuttum, çektim, çivi içerde kalmıştı ama hayvanı kurtarmalıydım. etrafa baktım, gözlerime adeta birer iğne gibi saplanan yağmur damlalaları yüzünden önümü göremiyordum. ilerledim, ve kaplumbağayı buldum. hemen alıp koynuma sakladım. ben tam içeri girecekken enseme çarpan bir bariyer parçası beni yere serdi. güçlükle sürünerek odama girdim. hayvana güvenli bir ortam sağladıktan sonra uyudum.

fotoğrafı enseme bariyer çarpmadan önce çekmiştim. öyle.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

limon.


saat 02:43.

hadi ya, nerden duydun ki?

9.

bugün melike, hüseyin ve ben esra'nın çalıştığı kafeye gittik.
orada esra'nın annesi bize kahve falı baktı. uzaklardan mutlu bir haber gelecekmiş. kalbim boşmuş. bir kelebek konmuş ama henüz çok da önemli değilmiş. kelebek nedir lan? gey mi yani? gey biri mi var kalbimde?
neyse.
sonra cepa alışveriş merkezi'nin önündeki kelime oyunlu eğlenCEPArk denen yere gittik.
kıreyzi dense bindik. çalıştı, durdu, çalıştı, durdu. biletler teslim edildi. eheyeyeley!
daha sonra bitane psikopat bi alet var, yuvarlak, kendi çevresinde dönüyo, bir de salıncak mantığıyla sallanıyo, ama sallanırken dönüyor. (gülerken düşündürmekten daha beter bişey.)
ona bindik.
hüseyin ve esra'yı zor ikna ettik.
sonra çılgın korumalı koltuklar kilitlendi. makine çalışmaya başladığı an sırf aşağıdaki kararsız bakışlara götlük olsun diye hayvani çığlıklar attım. sonra 90 derece yaptı alet. ben "360 ulaaaaaaaaaaaaaağan!" diye bağırsam da, 90'dan yukarı çıkmadı. aşağıya yaklaşırken "canını seven kaçsııaaan burda ölücaaaaaaaaaz" diye bağırdım. aşağıdaki küçük çocukların korku dolu bakışlarını gördükçe daha da abarttım. "kolum koptuuu, tanrı aşkına durdurun şu aleti, koluum, ooovgaaaaaad" diye bağırdım. bir de aşağıda fotoğraf çeken bir görevli vardı. objektifin hedefi olduğumu farkettiğimde poz vermeyi de ihmal etmedim. sonra bu güzel kandil akşamında, allağın hakkının da üç olması sebebiyle, iki kere daha bindik. çoggüzelan ama. bir de en tepedeyken "ov ye maaaaaaaan" diye bağırmak çok eğlenceli oluyor.

benim hayvansı bir midem var bence. hiç bulanmadı. bana orayı sabahtan açsınlar, akşama kadar inmem lan.
eheey.
sonuç olarak
eğleCEPArk'a puanım
doooghkuuuz!


4 Ağustos 2009 Salı

ersin başgan.

geçen gece üç müydü neydi saat, ersin karabulut'la konuştum. he, aradı beni. uyuyamamış.
feysbukta lan.
online idi. "hey" dedim. "hey ben de" dedi.
böyle 5 dakikadan az bi süre konuştuk.
naber?
söyliyim dedim.

baba?


dün akşam reyyan ve sena bize geldi.
çünkü bugün havuza gidecektik.
babam akşam "sabah 9'da kapının önünde hazır olun." dedi.
biz de "he tağam evet hığhı." filan dedik. sonra sabah 6'da falan uyuduk. rezervuar köpekleri'ni izledik ama ben uyuya kaldım. sonra uyandım. yani filmi 2'de falan izlemiştik zaten. önemli bir ayrıntı değil ya, boşverin. sabaha karşı reyyan'ın iki kere boğazına beypazarı kurusu kaçtı.
sonra;
uyuduk.
uyandığımda saat dokuz buçuktu."saat dokuz buçuk lan!" dedim.
babam gitmiş.
annemse bizleri uyandırmamış.
prensipler falan. evet. işte benim böyle bir ailem var.
reyyan'ın abisi götürdü sonra bizi. annem "ooğv tanrım, başardılar..." der gibi baktı.
sonra amele gibi yüzdük filan.
biz anGaralılar, suyu severiz.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

ben var ya;

bazen insanların düşüncelerimi okuyabildiklerinden şüphelenip tırsarım.

kahır bela.

bütün saatler 17:10'u gösterirken telefonumun saatinin 13:42'yi göstermesi, ve benim saati 13:42 sanmam...

şizofreni.

fight club'da tyler durden'ın saniyelik göründüğü anlardan birkaçı.



evet.
canım sıkılıyor.
ama güzel oldu lan bence.

gülşen'den geliyor... "ya tutarsa?"


ya tutar da biri denk gelirse?

1 Ağustos 2009 Cumartesi

geri dönüşüm.

anlık ileti kişisi olmayanlarımda osyedi kişi varmış lan.
hepsini temizledim.
çoggüzel oldu emesenim.
içlerinde "i'm cehennem meleği" diye biri varmış mesela.

2010 bence benim yılım olcak.


az önce aldığım bir habere göre
red hot chili peppers
ekim'de
yeni albüm için
TOPLANIYORMUŞ.
naber?

bi ara başlayalım o zaman, doğru.

naber?
bu sabah 9buçuk gibi annemin "bilge hadi kalk baban sizinle kahvaltı yapmak istiyor" cümlesiyle uyandırıldım. çoğsaçmadeğilmilan? çok istiyosa bikaç saat daha dayanıversin canım allalla. neyse. kalktım tabi. sonra çılgın cumartesi planımızı yaptık. "meriçlere gitmek." evet. meriç diye küçük bir çocuk var. her sene bir kere onların bahçesine pikniksel organizasyonlarla neşe katarız biz. biz böyle bir aileyiz. çok mutluyuz, öyle böyle değil.

neyse.
yüksekten tercih sallicam.
şöyle bak;
boğaziçi psikoloji.
odtü psikoloji.
hacettepe psikoloji.
heymerabanassın?
ege psikoloji.
yehereyheheleleye!

ama belki de yapmam lan. karar veremedim. 3 gün içinde karar vermeliyim. vermezsem de bişey değişmiycek ki ehe.

dün dersaneye uğradım.
halloca dedi ki "hazır olunca haber ver, başlayalım." ateşler bastı tabi beni o an. şey, ben, dersleri pek sevmem de. ama, el mahkum. n'apalım...

internetime çok fena bir hal geldi. anlayamadım.

kaplumbağa'ya 3 gündür yemek vermiyorum, üşenmek çok kötü bişey. sakın üşenmeyin. kötü çünkü. öyle. ölcek o. ölür o. ölcek ki o.

annem sürekli "çok doğru bir karar verdin, evet." filan diyor. annem beni fazla onaylamaz böyle. salıncağında sallandığım için olabilir.

oldu o zaman, hadi, oldu, hadii, görüşürüz, çok selam söyle sen de, oldu, tamam, öptüm.