23 Mart 2009 Pazartesi

bulunamayanlardan seç-beğen-al (08.02.09)

yine aynı masada,elimde aynı kalemle oturuyorum.haber bekliyorum,önümde sayılar falan,zort error olsun onlara.
insanın dostunun olmasından daha iyi bişey var mı?bulamadın,yok çünkü.aklımda bin bir düşünce dört dolanmakta.ağlamak-ağlamamak arasındaki ince çizgi (o çizgiyi görebilen olmuş mu ki?yok öyle bişeey!) kalınlaşıyor,kocaman olup yutuyor beni.
 saatler geçmiş gibi ama sadece 5 dakika geçmiş,aşırı hüzünsel bir durum olmakla beraber yavaştan da ironik hani.telefon çalıyor sonra,akşam geleceğini söylüyor.bu kadar lanet s*kik durumun içinde minicik bi organizasyon-oranizasyon da reyyan'ın eve çağırılması- nasıl da sevindiriyor beni.
-gel gel,puding yaptım sana!
-ooouuğ neyli neyli?
-çikolatalı,muzlu ama içinde kek de var
-yerim lan!geliyom hadi gömdüm!
"anne!telsiz yine bozuk!!"
odama yürüyorum.şöyle bi bakıyorum.sonra seviniyorum,toplamam gereken bir şey yok adım atcak yer kalmayan odada.süpersonik mutluluk verici sebeplerin içinde boğuluyorum.yeniden masaya oturuyorum,hala çok koyuyor düşünemeyelim diye oluşturulan sistemin -üstelik bunu bildiğim halde- bana dayadıklarını yapıyor olmam.küfrede küfrede,alıyorum kalemi,küfrede küfrede çözüyorum,1,2,3,viva la cevap anahtarı da diyorum üstelik! "yap yap,sadece kendini kandırırsın".e tamam,ben bu işte çok iyiyimdir,unuttun mu? (: öpüyorum seni :*
telefon çalıyor
"alooğ!kapıyı aç ulen!"
uçuyorum kapıya,basıyorum düğmeye.
"anne!bu alet yine bozuk!!!"
açıyorum kapıyı,asansörden iniyor reyyan.
"niye açmadın lan pis!adamın biri açtı!"
-açtım ya açtım ama bozuk işte bildiğin.
bu kadar lanet s*kik durumun içinde eve reyyan gelmesi (:
"anne!bu güveç sanki bozuuk?!"
iştahsızlık diz boyu son zamanlarda.açlıktan ölsem de yemiyorum,yiyemiyorum.bir de boğazımda bi düğüm var.hiç terk edildin mi?ya da kandırıldın mı?ya da hiç gitmeyen 359 derece döndü mü hiç?işte o zamanlar hissedilene benzer bişey.daha kötüsü,daha da kötüsü.
gece oluyor 1-2 bölüm himym izliyoruz,yatıyoruz.yarın benjamin button'a gideceğiz.
"11 seansına falan girelim de,eve erken gidip ders çalışırız." diyor reyyan.en erken 12'de kalkacağından eminim fakat söylemiyorum hiç bir şey."tamam." diyorum.bu insanın kendini avutma mekanizmasıdır.kendini kandırma mekanizması.yoksa gece nasıl rahat uyuyabiliriz ki?
saat 12 buçuk gibi kalkıyoruz.önce kahvaltıya gidiyoruz,sonra sinemaya.mükemmel bir filmdi.bir daha bahsetmeme gerek var mı ki?deliriyorum düşündükçe.delidelideliriyorum hem de.
sonra akşam oluyor,eve gidiyoruz.metroda across the universe dinliyoruz.bir vagonun sonu,ama hepsinin sonu değil.cama dayıyoruz kafaları,muhtemelen aynı şeyleri düşünüyoruz.seneye 3 gün önce,yapacağımız keki mesela.o günü görememekten delicesine korkuyoruz,ama söylemiyoruz birbirimize.
"nothing's gonna change my world"
sonra herkes evine gidiyor.herkes ama.ankara ne kadar güzel.tepeme bakıyorum.
"hala beni mi takip ediyorsun sen?siktir git artık.daha ne kadar tırmalicaksın beni pis!?onun bunun çocuğu!git artık gitt!!!"
kulaklığımı takıyorum
"she's not a girl who misses much
do do do do do do do do
she's well acquainted with the touch of the velvet hand like a lizard on a window pane
the man in the crowd with the multicoloured mirrors on his hobnail boots
lying with his eyes while his hands are busy working overtime
a soap impression of his wife which he ate and donated to the nation trust
i need a fix 'cause i'm going down
down to the bits that i left uptown
i need a fix cause i'm going down
mother superior jump the gun
mother superior jump the gun
mother superior jump the gun
mother superior jump the gun
happiness is a warm gun
happiness is a warm gun, mama
when i hold you in my arms
and i feel my finger on your trigger
i know no one can do me no harm
because happiness is a warm gun
-yes it is.
"
ersin karabulut bir keresinde her otobüse bindiğinde gözüne birini kestirip onunla aşk yaşadığını -aşk dediysek,inene kadar canım.- yazmıştı.demek herkes yapıyor bunu hehe.bu sefer bana göresi yok otobüste.cam kenarı bulduysam,seviyorum otobüse binmeyi.yine buldum ki (: dışarıyı seyrediyorum.her şey aynı.her şey aynı,ben de aynıyım.ama sanki bişeyler yerinden oynuyor.önceden kestirebilsem,belki daha farklı olur ama öyle olmuyor.hep sonradan fark ediyorum."aa!gitti..."
büyüyoruz falan ya,çok ilginç bişey.
sürekli -kara bulutlar gibi- tepemde/tepemizde dolanmasına karşın e happiness is a warm gun biyerde (:
var mıydı ki aptallığıma çare?
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder