24 Haziran 2009 Çarşamba

istanbul

1.gün-şehrazat'ın kaynanasının yalısı.

sabahın köründe kahvaltısız bilmem nesiz evden çıktık.garajda babamla yalnızken,babam sürekli beni terslerken ve kafası bagaja gömülü bir şekilde bişeyler yerleştirmeye çalışıp bir yandan da bana laf atarken bagajın kapağını indirip,babamı bayıltıp,bagaja sokup,anahtarı alıp,arabayı bilmediğim bir yere doğru sürmek geldi içimden.gözümde canlandı tüm bunlar.hatta garaja ellerinde çantalarla inip mal mal bakınan annem ve ablam bile gözümün önüne geldi.kendimden tırstım sonra.neyse.sonra gittik işte.bolu'da kahvaltı yaptık.bir yandan büyüklerim tarafından bir ilkokul bebesi gibi sürekli eleştirildim .adeta büyük umutlar'daki pip gibiydim.

istanbul'a geldik.odalara yerleştik.ablamla kadıköy'e gittik.dolaştık.vapurla boğaz turu yaptık.vapurda birkaç tane gerizekalımsı genç kız "vah vah bensiz öksüz mü kaldın?vah vah hani sen hiç ağlamazdın!" diye bağırıyordu.sonra kızın telefon konuşmasına kulak misafiri olduk çünkü boğazın ortasındaydık,gidecek hiç bir yerimiz yoktu ve kız çılgınlar gibi bağırıyordu."aloooo anneeaaaaa şu andaaa şehraazaat'ın kaynanasının yalısının önünden geçiyoruuuaaaz."ve arkadaşlarının "oonur dışarı!oonur dışarı" diye bağırmaları,boğaz köprüsünün sudaki gölgesinin soğuk su akıntısı veya fay hattı olabileceğine dair yaptıkları yorumlar hayatı bir kez daha sorgulamama neden oldu.

vapurdan inince biraz daha dolaşıp bişeyler içip halamın göztepe'deki evine gittik.

2.gün-ümmühan.

akrabalık bağlarım hiç kuvvetli olmadığı için-aslında onlar bunu bilmiyor,sanırım kimse bilmiyor- gitmeyi hiç istemiyordum.ama bunu babama önermeye gerek duymadım.güzel tarafından bakmayı planladım.tabiki planlarım gerçek olmadı.gelinin adının ümmühan olması nişan için fazla beklentiye girmemem gerektiğinin habercisiydi zaten.nişan bağcılar'da,yer altında,kapısında kira ücretlerinin yazılı olduğu,duvarları pembe desem pembe değil,turuncu desem turuncu değil,bir mekandaydı.açlıktan ölmek üzereydim ve insanlar fotoğraf çekmemi söylüyordu.bir sürü kadın.bir sürü bıyıklı amca.bir sürü korkunç kıyafet.bir sürü ayna ve bir sürü -pembe desem pembe değil,turuncu desem turuncu değil-duvar.çok şükür ki nişan sahiplerinin hayat felsefeleri gereği çok fazla müzik çalmadı.çalan müzikler de genelde ilahi tadındaydı.sıcak havada ilahiler üstüme üstüme geliyordu ve karnım hep açtı.neyse ki sonradan yemek geldi.hayvanlar gibi yemeğimi yedim.

orada işimiz bittikten sonra tekrar otele döndük.üzerimizi değiştirip -benim için bi önemi yoktu.zaten babam ve anneme göre nişanda giyilmemesi gereken kıyafetler giymiştim- bu sefer çavuşbaşı'na,babamın kuzeninin çılgın evine gittik.orda eğlendim.insanlar komik çünkü.o insanları seviyorum galiba.babamın kuzeni,halil amca çok yaratıcı bi adam.biraz da deli.önceki gidişimizde 5 veya 6 yaşındaydım ve herkes beni parmağını emip zırlayıp duran ve özgüven hissettiğinde "maraştan bir haber geldi,maraştan bir haber geldi,dediler ki merik öldü oooy,oy!" türküsünü söyleyen gerizekalı bir çocuk olarak hatırlıyordu.

3.gün-vat ar yu tolkin ebağut?

ertesi gün kahvaltıya babamın kanada'dan gelen arkadaşının evine gittik.ailecek 3 sene önce gelmişlerdi.kadın hem omlet yapmış,hem de haşlanmış yumurta getirmişti.haşlanmış yumurtayı kimse yemeyince "ama bu farkliiiğ,bu sert yimirttaağ" dedi.güldük.çok eğlenceli bir aile.orda abartısız 6 saat kadar oturduk.babam bunu bize neden yapıyor bilmiyorum.

oradan bağdat caddesine gittik.annem sürekli bir yerleri ankara'nın bir yerleriyle özdeşleştirmeye çalıştı.bağdat caddesinin bahçeli 7. cadde gibi olduğunu söyledi durdu.bağdat 7. caddenin on bin katıydı ve kadın bunu kabbulenemiyordu.orda yemek yedik.annem ve ablam tartıştı.ablam bana "haksız mıyım?" dedi.ben de "bana mı soruyosun?" dedim.sonra somurtan bir anne,karnı doymuş göbekli bir baba,annesine karşı çıktığı için içi burkulan bir abla ve her şeyi "bir gün hepsinden kurtulcam" diye düşünerek izleyen bir ben,otele döndük.ne mutlu bir aile:)

akşam annem ve babam bilmem kimin oğlunun sünnet düğününe gittiler,biz de ablamla otelde kaldık.ablam kaçma planları yapıyordu.kaçamayacağını biliyordum,sesimi çıkarmadım.sonra canımız sıkıldı.otelin bahçesinde bizden tamamen bağımsız bir düğün vardı.özel günlerde giyilmesi/giyilmemesi gereken kıyafetlere fazla ilgim yoktur ama üzerimdekiler gerçekten bir düğünde giyilemezdi.gece 11'de güneş gözlüklerimizle otelde dolaştık ve düğüne girdik.kolbastı oynadık.halaya karıştık,fotoğraf karelerine girdik.bi tane adam "hangi kabiledensiniz?" dedi.cevap vermedik.bir kaç tane yeni ergen yanımıza geldi,bizi alkışladılar."kız tarafı mısınız?" dedi.ve her şey ablamın kıza "vat ar yu tolkin ebağut?" demesiyle başladı.birden etrafımızdaki çocuklar çoğaldı.bi tane çocuk kızlara "ben ingiliççe biliyom!soruyum mu?soruyum mu gonuşum mu? dedi.ama konuşmadı.kızın teki gelip bize "fak yu!" diye bağırdı.kalbim kırılmıştı.çok fazla dikkat çekince otele kaçtık.arkamızdan geldiler.asansörle uzaklaştık.

4.gün-ersin karabulut işi gücü bıraktı ve benle buluştu.

sabah başka bir mekana yerleşmek için ayrıldık.orman bilmem bişeyinin misafirhanesi varmış,mihrabat korusu diye biyerde.çok güzelmiş.bir tarafı orman,bir tarafı boğaz manzaralıymış.2 saat kadar orayı aradıktan sonra nihayet bulduk.odalar bir garipti ve manzara bahçeden görülüyordu.hizmetli kadın odayı biz içerdeyken temizledi ve çok sıcak kanlıydı.işi bitince "kapıyı çekiyom,acık diğnenin,hadi gorüşürük." dedi.

sonra ablamla kanlıca'dan üsküdara gittik.otobüs ilerlemiyordu.keşke yürüseydik diye düşünmedim değil.ben çok sevgili tuğba ile buluşacaktım,heyecanlıydım.üsküdar'da tuğba'yla buluştuk.karşıya geçtik.ablam her eve lazım uğur abi'yle buluştu.ha bu arada "bu ne la"ları işaretleyen oymuş o yüzden artık her eve lazım biri değil.onlarla ayrıldık ve tuğba beni istikal'de gezdirdi.burdaki hani üstünde yazı yazan komik tişört denilen aslında komik olmayan ve 20 tl'ye satılan tiiğşörtler orda 1tl.çok komik bence:)neyse,dolaştık tuğba'yla.sonra dedim ki"tuğba uykusuz nerde?".yanımda dergi olup olmadığını sordu,çıkardım,adrese baktık.sokağın tam karşısındaydık.heyecanlanmıştım.gittik,dolandık,bulduk.kapıyı çaldık,açıldı.bir kadın vardı.kadını görünce yavşak yavşak güldük.heyecanlıydık.kadın "şu an çalışma saati,görüşme yapamazsınız." dedi.tuğba "ama arkadaş ankara'dan geldi." dedi."kimler var?" dedim."ersin var,m..." diyordu ki ersin'i duyunca "lütfeeeeeaaaaaaaaaaan" gibi bişeyler söyledik.kadın "yyeani bi soruyum ama,sanmıyorum bekleyin" dedi.sonra kadın geldi."girebilirsiniz" dedi.bekledik.ve içerden ersin karabulut geldi.konuşacaklarımı planlamamıştım çünkü tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset,ve mal gibi kaldım.merabalaştık.heyecandan tıpkı bir gerizekalı gibi konuştum neyse ki bir kaç sözüme güldü.çok tatlı adam be.sonra fotoğraf çektirdik."şuan çalışma saatimiz de" falan dedi."he tamam evet teşekkür ederiz çok sağolun bıdıbııvikvivkivkv" falan dedik ve çıktık.biz konuşurken arkadan memo geçti.onu da görmüş olduk.yani,bu hafta ersin'in köşesini okurken "vay be!ersin bunları çizerken bilge için çalışmasını böldü.hey gidi hey." diye düşünerek okuyun.

sonra tuğba'yla tekrar karşıya geçtik.kadıköy'de dolandık.kayalıklara oturduk.kayalıklar nezih mekan değilmiş.hep sapıklar,şehirli kırolar falan geliyormuş oraya.halbüse bence çok hoştu.yani,bizim yüksel caddesi gibi,mimar kemal ilköğretim okulu var ya,önünde banklar,orda haftasonu izinli askerler olur,laf atarlar.orası gibi.annem gibi oldum lan.

daha sonra ablamla buluştuk,tuğba'yla vedalaştık.vaktimiz az olmasa daha çok yardırcaktık ama işte...sonra ailecek üsküdar'da oturduk.sonra kanlıca'da yoğurt yedik.

5.gün-çılgın aile saadeti.

mihrabat korusu'nda boğaz manzaralı mekanda kahvaltı yaptık ailecek.ordan boğaz turuna çıktık.anadolu kavak'ta indik.dolandık.kediler,balıklar,güzel evler vs.ordan tekrar vapura bindik ve kanlıcaya gittik.biraz dinlendikten sonra beykoz'da sahilde biyerde akşam yemeği yedik.sonra kanada'dan gelenler geldi.bu sefer çocukları yoktu.kitap okudum ve kimseyle muhattap olmadım.

6.gün-dönüş.

bi ara arabayı ablam kullandı.kaldırıma bindirdi.babam da ablamı ön koltuktan indirdi.sonra da bastık geldik işte.ev güzel.odam güzel.ankara da güzel lan bence.

acaba ümmühan şuan ne yapıyor?







1 yorum:

  1. yabancı yazarların türkçe'ye çevrilmiş gençlik dizisi kitapları olur ya. onlardan birini okuyormuş gibi oldum çoğu yerde. anılarım tazelendi.
    istanbul'da seni yakalayamamış olmam da ne acı.

    YanıtlaSil