7 Ağustos 2009 Cuma

gerçekten yyea.


gece çılgınlar gibi uyurken acayip gürültülü psikopatsal seslerle uyandım.
evet.
fırtına.
amaa, nasıl bir fırtına. balkonumdaki nesneler sağa sola uçuştu. (nesneler de uzun, çivili tahta parçaları. ben çok severim çünkü uzun çivili tahta parçalarını, balkonumda tutarım.) sonra balkonda bir kaplumbağa beslediğimi hatırladım. "oha kesin uçmuştur o, ölcek ki o çünkü." diye düşündüm. çıkamadım balkona çünkü uzun çivili tahta parçaları fields forever. neyse, çıktım sonra. üzerimden araba olduğunu düşündüğüm birşey uçtu, ve uzaklaştı. caminin minaresi havada 4 dönerken karşı balkondan bir kadın aşağı savruldu. pardon, yukarı savruldu. balkonda güçlükle ilerlemeye çalışırken uzun çivili tahta parçalarından biri tam boynuma saplandı. elimle tuttum, çektim, çivi içerde kalmıştı ama hayvanı kurtarmalıydım. etrafa baktım, gözlerime adeta birer iğne gibi saplanan yağmur damlalaları yüzünden önümü göremiyordum. ilerledim, ve kaplumbağayı buldum. hemen alıp koynuma sakladım. ben tam içeri girecekken enseme çarpan bir bariyer parçası beni yere serdi. güçlükle sürünerek odama girdim. hayvana güvenli bir ortam sağladıktan sonra uyudum.

fotoğrafı enseme bariyer çarpmadan önce çekmiştim. öyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder