29 Ağustos 2009 Cumartesi

gidiyor.


yıl 1995...
keçiören'den or-an'a taşınmışız. daha dört yaşında bi canlıyım. ceyko sitesi C Blok denilen yapıda yaşıyoruz. üst katımızdan çılgın sesler geliyor. galiba çocukları var...

bi süre sonra üst kattakilerle kaynaşıyoruz. ailecek kıvırcık saçlılar. kızlarının biri benimle yaşıt. adı sena. sürekli bağırıp ağlıyor.

sonra anasınıfına başlıyoruz. or-an ilköğretim okulu'na. sena'yla aynı sınıfa yazılıyoruz. sena beni sürekli dövüyor. saçlarının kıvırcık olması onu kızdırıyor, ve benim düz olan saçlarımı küçük parmaklarının arasına alıyor.

birbirimizin evinde oynamaya başlıyoruz. "bizim evde benim istediğim, senalarda onun istedikleri olcak" kuralımız "bizim evde senanın istediği olmazsa benim çok pis ağlatılmam"a dönüşse de sesimi çıkarmıyorum, çünkü bu ultrakıvırcık küçük kız çok yaratıcı ve çok eğlenceli.

birlikte kurduğumuz oyunlar genelde şöyle; uçurumculuk, pavırrencırscılık, köpekçilik, depremcilik... yani -cılık ekini her tarafa uydurarak çok acayip oyunlar oynuyoruz.

ilkokulda sabahçı öğlenci olayında zıt kutuplara atılıp üzülüyoruz. bu sürede haftalık yediğim dayak oranında ciddi azalmalar görülüyor.

bikaç yıl sonra sena'lar taşınıyor. ama okulda görüşmeye devam ediyoruz çünkü sabahçı öğlenci laylaylomu kalktı.

sonra ilköğretim bitiyor. lisede msn denilen şahane haberleşme aracıyla görüşmeye devam ediyoruz. yazları birbirimizde kalıyoruz. bi bakıyoruz ki düyadaki ilk arkadaşlarımız birbirimizmişiz. 16 yaş sendromunu yaşarken birbirimize dönüşmeye başlıyoruz.

11. sınıfta dersanelerimiz yan yana oluyor. haftasonları kızılay alemlerine akıyoruz.

12. sınıfta haftanın 7 günü birlikteyiz. dünya görüşlerimiz birlikte oluşuyor. ergenliğimizin "hayat çok boktan, evden kaçalım, dünyayı dolaşalım, anarşi ov ye, dinler çok saçma, annem ve babam çok aptal" kısmını birlikte yaşıyoruz.

aveanın beşbin esemes kampanyasının bokunu çıkarıyoruz.

sonra üniversite zamanı geliyor.
sena karadeniz teknik üniversitesi'ni kazanıp, eve gelen zarfta karadeniz technical university yazısında neden blacksea yazmadığını düşünürken ben onun gerçekten gideceğini anlayıp ağlıyorum.

2 yorum: